28 Şubat Liderleri Hesap Vermeli (14 Şubat 2011)

BALYOZ TUTUKLAMALARI

11 Şubat 2011 tarihindeki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi; BALYOZ Duruşmasında, aralarında emekli Kuvvet ve Ordu komutanı emekli orgeneral ve oramirallerle muvazzaf general, amiral ve subayların bulunduğu 162 kişi hakkında, 4,5 saatlik bir görüşmeden sonra, oy birliği ile tutuklama kararı vermiştir. Karara dahil olanların 54 'ünün muvazzaf ve emekli general olması, olayın önemini bir kat daha arttırmıştır.


 

Aynı Mahkeme, bu sanıklardan 102 'si hakkında 23 Temmuz 2010 tarihinde, ?TBMM 'ni cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men ve teşvik etmeye eksik teşebbüs? sucundan dolayı hazırlanan iddianamenin kabul edilmesi ile birlikte yine tutuklama kararı vermiş; ancak, sanıkların itirazları sonucunda, 11. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk durumunu kaldırmıştı. Hatta haklarındaki tutuklama kararı kaldırılan iki general ile bir amiral, Askeri Yüksek İdare Mahkemesine açtıkları terfi ettirilmeme işleminin iptali davaları, bu mahkemece haklı görülerek, ilgili işlem iptal edilmiş ve ağır suçlamalarla yargılanan muvazzaf askerlerin terfi ettirilmesi gibi garip bir durum ortaya çıkmış; bu durumun düzeltilmesi için de Bakanlıkları tarafından söz konusu generaller ve amiral açığa alınmıştı.

Ayrıca, ?askeri casusluk ve şantaj" soruşturması kapsamında 6 Aralık 2010 tarihinde Gölcük Donanma Komutanlığı'nda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca gerçekleştirilen aramada, İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne ait odanın döşemelerinin altındaki gizli bölmede, arasında Balyoz Güvenlik Harekât Planı, Kafes Eylem Planı ve irtica ile Mücadele Eylem Planı'nın devamı niteliğinde dosyaların olduğu iddia edilen 8 çuval belge ele geçirilmiş ve bu belgeler de Balyoz İddianamesine delil olarak dahil edilmişti.

Balyoz davası zanlıları ile ilgili bütün bu gelişmeler düşünüldüğünde, bu safhada tutuklama kararının verileceği beklenmekte idi.

Her şeyden önce böyle bir durumdan memnun olmanın mümkün olmadığını belirtmek isteriz.

Salt insanî duygular bir yana, Silah arkadaşlığı dayanışması bile, ?keşke bunlar hiç olmasaydı? dedirtecek ciddiyette bir gelişmedir. Keşke tutuklamalar olmasaydı da, muvazzaf olanlarla, her hangi bir kamu kurumunda çalışmakta olan emekliler açığa alınsaydı ve yargılamalar tutuksuz yapılsaydı.

Buna rağmen, meseleyi geçmişi ile birlikte düşünür isek, duygusallıktan kurtulup, son gelişmeye serin kanlılıkla bakma imkanına sahip oluruz.

28 Şubat 1997 Post Modern darbesi, Ülkenin manevi değerlerine büyük bir darbe indirmiş, hukuk dışı işlemlerle suçsuz insanları büyük mağduriyetlere uğratmıştır. Bu süreçte; 1996 yılında 98, 1997 yılında 297, 1998 yılında 272, 1999 yılında 81, sürecin tamamında ise 1637 subay ve astsubay sadece inançlarını yaşadıkları için yargı önüne çıkarılmadan ve yargıya başvurma hakları da ellerinden alınarak Silahlı Kuvvetlerden çıkarılmıştır. Milli eğitimden, yargıdan ve yüksek öğretimden mağdur edilenler ile Devlet yönetimine müdahale sonucunda verilen zararlar düşünüldüğünde, Silahlı Kuvvetlerin siyasete müdahalesi Millet açısından vahim sonuçlar doğurmaktadır.

Geçmiş askeri darbe ve müdahalelerin lider kadroları, kendi geleceklerini garanti etmek için, yeni darbeci cuntalar organize etmeden iktidardan ayrılmamışlardır. 28 Şubat darbecileri, 12 Eylül Darbe Liderleri tarafından teşkilatlandırılmıştır. Bu gün Silivri'de yargılananların da 28 Şubat Darbe Liderleri tarafından görevlendirilenler olduğu anlaşılmaktadır. İddialar bunu göstermektedir. 1998:2002 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu da ?28 Şubat 1000 yıl yaşayacak? derken, her halde geride bıraktığı bu darbeci damardan söz ediyordu. Çünkü BALYOZ planlarının görüşüldüğü Seminer de hemen 2003 yılının Baharında gerçekleştirilmişti. Temennimiz bu yargılamanın, darbe girişimlerinin gerçek sorumluları olan, 28 Şubat liderlerine ulaştırılmasıdır.

Son 50 yıllık tarihimizde vaki olan askeri müdahaleler üç dayanak üzerine inşa edilmiştir. Birincisi yasal mevzuat, ikincisi ideolojik kadrolaşma, üçüncüsü de siyasî istikrarın bozulmasıdır. Eğer askeri vesayetten kurtulmak istiyor isek, bu dayanaklardan kurtulmak gerekmektedir. Yasal mevzuatın darbelere dayanak olmasını engelleyecek düzenlemelerin yasama ve yürütme tarafından; siyasi istikrarın sağlanması millet tarafından, ideolojik kadrolaşmanın engellenmesi de bağımsız yargı tarafından sağlanmalıdır. Bu yargılama, Silahlı kuvvetler mensuplarını, zihniyeti ne olursa olsun, darbe girişimlerinden caydırıcı bir etki yapacak şekilde, ama adil kararlarla sonuçlanmalıdır.

Kamu oyu, 28 Şubat Post Modern Darbecilerinin yargılanacağı günleri sabırsızlıkla beklemektedir.

Millet, Devletimizin kendi seçtikleri tarafından idare edilmesini istemektedir.

O zaman, darbe planladıkları hususunda haklarında ciddi iddialar bulunan kişiler, rütbe ve makamı ne olursa olsun, bağımsız yargı önünde hesap vermelidir.

Gönlümüz suçsuzların en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşmasını ve zararlarının telafi edilmesini istemektedir.

Ama rütbe ve makamının verdiği yetkiyi kötüye kullananların ve suçlu olanların; ayırıma tabi tutulmadan, fiillerinin hesabını vermeleri için yargının serbest bırakılmasının ve bu meselenin siyasi kutuplaşma meselesi yapılmamasının Ülkenin selameti için gerekli olduğuna inanıyoruz. 13 Şubat 2011

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

 

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn