Tehevvür Devlet Adamlığı Vasfı Değildir (18 Ekim 2008)

TEHEVVÜR
DEVLET ADAMLIĞI VASFI DEĞİLDİR


15 Ekim 2008 tarihinde, Balıkesir'deki basın toplantısında, Genelkurmay Başkanı Org. Sn. İlker Başbuğ çok hiddetli idi. Bir gün sonra Sn. Başbakan da bu uslubu tenkid edenleri eleştirerek, Genelkurmay Başkanının tehevvüre kapılmasını tasvib ettiğini beyan etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun manevî mimarı Şeyh Ede Balı'nın, Osman Bey'e vasiyeti hatırıma geldi. Bu gün değeri daha iyi anlaşılan Büyük Velî, Devlet adamlığının vasıflarını anlatan vasiyetinde buyuruyor ki:

 

?EY OĞUL, BEY'SİN
Bundan sonra öfke bize, UYSALLIK SANA,
Güceniklik bize, GÖNÜL ALMAK SANA,
Suçlamak bize, KATLANMAK SANA,
Acizlik bize, yanılgı bize, HOŞGÖRMEK SANA,
Geçimsizlik, çatışmalar, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar bize, ADALET SANA,
Kötü göz, haksız yorum bize, BAĞIŞLAMAK SANA,
EY OĞUL
Bölmek bize, BÜTÜNLEMEK SANA.........?
Bu vasiyet bir imparatorluk doğurmuş ve bu İmparatorluk da , 600 yıl dünyaya nizam vermiştir. Demek ki, halkına, milletine ve idare edilenlere karşı uysallık, gönül almak, katlanmak, hoşgörmek, adalet, bağışlamak ve bütünlemek devlet adamlığının vasıflarındandır. Bu nedenlerle, tehevvüre kapılıp, hiddetlemmeyi, Genelkurmay Başkanımıza yakıştıramadık. Bu vasfı tasvib edenleri de hoş göremeyiz.
Genelkurmay Başkanlığı devir teslim töreninin üzerinden henüz bir buçuk ay geçti. Türkiye'de ve dünya'da müspet etki yapan (bazı tesbitlerini doğru bulmasak da), sakin, tane tane, kendinden emin, ciddi, kararlı, felsefî ağırlıklı ve diplomatça bulunan konuşmaları henüz unutulmamışken, Balıkesirdeki tavrı, hasıl olmuş olan müsbet imajı tersine çevirmiştir.
Genelkurmay Başkanımız'ı basın yoluyla yapılan tenkitlerin bunalttığını anlıyoruz. Genelkurmay Başkanlığı sorumluluğunun omuzlarına yeni yeni oturmaya başladığını zannediyoruz. Aktütün Baskını ve içinde barındırdığı olumsuzlukların, Genelkurmay Başkanımızı çileden çıkardığını tahmin ediyoruz.
Evvela tenkidlerin sebebini anlamak gerekir. Silahlı Kuvvetlerimiz asli görevlerin ötesinde fonksiyon üstleniyor. Bu da hem siyasi istikrarı bozuyor, hem de esas sorumlulukların yerine getirlmesine menfi yönde etki yapıyor. Tenkidlere ortam hazırlıyor. TSK'i :
Siyasete müdahele ediyor, iç ve dış siyaseti belirleyici rol üstleniyor ve ideolojik saplantılarından dolayı, siyasi taraf oluyor.
İdeolojik saplantısından ve kendini siyasetten koparamadığı için, milletin büyük bir bölümünü, devlete tehdit olarak görüyor ve gösteriyor.
Terörle mücadelenin hükümetin sorumluluğunda bulunan ekonomik, sosyal, siyasal ve hukukî boyutu var iken, kendi tekelinde tutuyor.
Ulusal ve yerel basında uyguladığı akraditasyon prensipleri ile ayırım yapıyor.
Silahlı Kuvvetlerimizdeki bu genel hatalar, Sayın Genelkurmay Başkanının görevi almasıyla azalacağı beklenirken ilave olumsuzluklarla karşılaşılmıştır.
Yeni dönemde tepkiye yol açan olumsuzluklar:
TSK'nin 28 Şubat'ta görüşü o gün neyse, bu gün de aynıdır diyerek, gayrî meşru 28 Şubat uygulama ve zihniyetine sahip çıklması;
Ergenekon Davasından yargılanmak için tutuklu bulunan iki emekli orgeneralin, TSK'i adına ceza evinde ziyaret edilmesi;
Güneydoğu illerini ziyarette, sivil toplum örgütleri ile görüşme; terör sorunun çözümü için bir seri aydınlarla görüşme; Muhalefet liderlerini ziyaret ve bu sırada terörle mücadele konusunda görüş teatisinde bulunma; gibi girişimlerle, siyasî davranarak, Hükümetin yetkisinde olan konuların Silahlı Kuvvetlerin kontrolunda ve sorumluluğunda olduğu , izleniminin verilmesi,
03 Ekim 2008 tarihinde, PKK Terör Örgütünce, Aktütün Karakoluna yapılan baskının önlenememesi ve bu baskın sırasında 17 askerimizin şehit edilmesi,
Baskında şehit olan askerlerimiz nedeniyle, milletin hassasiyeti devam ederken, Hava Kuvvetleri Komutanının tatil programını kesmeden golf müsabakasını sürdürmesi,
Genelkurmay İkinci Başkanı tarafından yapılan basın bilgilendirme toplantısında, ödenek olmadığından sınır karakollarının yapılamadığının ve sınır ötesinden bütün noktalarda aynı anda istihbarat temin edilmesinin mümkün olmadığının açıklanması,
Bu olumsuzluklar, siyasetle uğraşan Silahlı Kuvvetlerimizin, ülkenin birinci sorunu durumunda bulunan terörle mücadelenin askeri tedbirlerine yeteri kadar odaklanmadığı ve gereken önleyici tedbirleri almadığı istikametinde kaygı ve düşüncelere sebep olmuştur.
 
PKK terörü ile mücadelede TSK'nin başarısız olduğunu söylemek doğru olmaz. Özellikle, PKK'nin hedef ve stratejileri dikkate alındığında, 1990-1992 yıllarında genel halk ayaklanması gerçekleştirilerek, kurtarılmış bölgeler oluşturulması ve düzenli orduya geçilmesi hedeflenmişken, bu gün bunlardan söz edilemediği düşünüldüğünde, Güvenlik Kuvvetlerimizin etkinliğinin ve hakimiyetinin mutlak olduğu anlaşılmalıdır.
Ancak, 24 yıldır akan kanın durdurulamaması ve hatasız bir silahlı kuvvet talebi, eleştirilerin dozunun arttırılmasına sebep olmuştur.
Eleştiri, Devlet Kurumlarının zinde bulunması ve verimli kullanılması için demokratik bir yöntemdir. Bundan rahatsız olmak, kapanmak, başka yönlere çekmek ve kendini hesap sorulamaz konuma taşımak ise ancak faşist yönetimlere has davranış türüdür.
Her seviyedeki gücün sevk ve idaresindeki prensiplerin başında denetim gelmektedir. Verilen görevin tam anlaşılıp anlaşılmadığının ve imkanların verimli bir şekilde kullanılarak görevin eksiksiz olarak yerine getirildiğinin tesbiti, ancak etkili bir denetimle mümkündür.
 
Silahlı Kuvvetlerimiz, TBMM, sivil Yargı veYürütme Organları tarafından denetlenememektedir. Millet bundan rahatsızdır. Denetim el yordamı ile, ulaşabildiği bilgi ve belgelerle cesaret edebilen basın ve sivil toplum kuruluşları tarafından yapılmaya çalışılmaktadır. Bu gayretlerin engellemesi yerine kolaylaştıracak tedbirlerin alınması, demokratik bir ülkede, devlet adamlarının görevidir. Millet Genelkurmay Başkanını denetleyecek, Genelkurmay Başkanları ve sıralı Komutanlar da, en uçtaki sınır karakoluna kadar olan birimleri denetleyecek, noksanları tespit edecek, imkanları sevk edecek; bayram ve önemli günlerde, riskin arttığı, tehlikenin geliyorum dediği zamanlarda yanında bulunarak moral ve güç verecek, imkanların bu birimlerde toplanmasını sağlayacak; aksaklıkları düzeltecek, görevini başarı ile yapanları teşvik; aksatanları, savsaklayanları ve devletin evladını ve imkanlarını heba edenleri de cezalandıracaktır. Hesap sorulduğunda da bunu milletinin önüne koyabilecektir.
 
Gerek Dağlıca Baskınından sonra, gerekse Aktütün Baskınından sonra Genelkurmay Başkanlığı, Kamu oyunu doyurucu şekilde bilgilendirememiştir. Her iki baskında da sıralı komutanlıkların kusurlu olduğu konusunda yaygın kanaat mevcuttur.
Ankara'dan bir sınır karakolundaki harekât ne yönetilebilir ne de teferruatı ile bilinebilir.
Hem zaten, Aktütün'deki Karakol 13. sınır Jandarma Bölüğü tarafından korunuyor. Bu Bölük, Şemdinlideki Taktik Sınır Jandarma Alayına; Alay, Yüksekovadaki Sınır Jandarma Tuğayına; Tugay, Van'daki Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığına; O da Jandarma Genel Komutanlığına bağlıdır. Jandarma da İçişleri Bakanlığına bağlıdır.
Baskınla ilgili brifing, neden Genelkurmay İkinci Başkanı tarafından verilir? Genelkurmay karargahı karakol seviyesindeki bilgileri dakikası dakikasına takip edebilir mi? Eğer bu mümkün olsaydı, olayın üzerinden geçen iki hafta içinde idarî tahkikat tamamlanırdı. Tabii ki soruşturmanın sağlıklı olması için, baskına maruz kalan Karakoldaki herkesin ve yukarıda saydığım ilgili ve sıralı Komutanlıklardaki sorumluların da ifadelerine başvurulması gerekmektedir.
İdarî tahkikat neden 3-5 gün içinde yapılamıyorsa, karakol seviyesindeki askeri harekâtın detayları da Genelkurmay Karargahı tarafından onun için takip edilemez. Ama bu birifing, Yüksekova'da, Hakkari'de veya en fazla Van'da yapılsaydı, verilen bilgiler daha tatminkâr olur, bilgi kırıntıları ile yapılan yorumlarla da milletin kafası karıştırılmamış olurdu.
 
Türkiye PKK terörü ile 24 yıldır uğraşmaktadır.
Türkiye, Güneydoğu Anadolu Bölgesini etkisi altına alan ve yoğunlukla Irak topraklarından yönlendirilen asimetrik bir savaşın içindedir. Şu anda Ülkemize yönelmiş başka bir askerî tehdit olmadığına, içgüvenlik görevi de ağırlıklı olarak Silahlı Kuvvetlerimize yüklendiğine göre, Genelkumay Başkanlığı:
Siyaseti yönlendirmeyi; Cumhuriyeti Koruma ve Kollama görevini; başörtüsü ve inançlı insanları takip etmeyi; üniversitelerdeki örtünme yasağının arkasında durmayı; bölücü terörün siyasî, sosyal, ekonomik ve hukukî boyutu ile uğraşmayı bir yana bırakmalı;
Genelkurmay Başkanı savaş çizmelerini giyerek, Komuta Yerini Hakkari/Şırnak veya Van'a taşımalı,
Sınır Karakollarını ve sınır ötesi harekat için sorumluluğu Genelkurmay Başkanlığı birliklerine, sınır içindeki bölgelerin sorumluluğunu da Jandarma Genel Komutanlığına bırakmalı,
Sınır Karakolları Kara Kuvvetlerine bağlı Komando birlikleri ile güvenlik altına alınmalı,
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinde, 1., 2., 3., Ordularda ne kadar mobil hedef tesbit sistemi ve elektronik harp sistemi var ise, GES Komutanlığı kontrolünde bölgeye intikal ettirmeli,
Özel Kuvvetler Komutanlığını, bütünüyle bölgeye intikal ettirmeli ve komando birlikleri ile de takviye ederek, sınır ötesi harekât sorumluluğunu bu komutanlığa vermeli,
Sınır Karakollarının korunması ve sınır ötesi harekât için kullanılacakların dışındaki, bölgedeki Kara Kuvvetlerine ait birliklerini Jandarma Genel Komutanlığı kuruluşuna bırakmalı,
Genelkurmay Başkanlığı Komuta Yerinin bölgeye taşınması ile, her Kuvvet Komutanlığının terörle mücadele edebilecek unsurları ve komuta kademeleri de intikal edeceğinden, bölgede gerçek gücüne ulaşacak Silahlı Kuvvetlerimiz ile sınırlarda ve sınır ötesinde; Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri ile de Ülke içinde amansız ve yaz kış demeden kararlı mücadeleyi devam ettirmeli;
Özel Kuvvetler Komutanlığı vasıtası ile, sınır ötesinde tespit edilen terör üstleri teker teker imha edilinceye kadar, sınır ötesi harekâtı sürdürmeli,
Terörün kökü kazınmadan ve dağdaki son terörist de ele geçirilmeden, Genelkurmay Başkanlığı ANKARA'ya dönmemelidir.
 
Aslî görevine dönse ve terörle mücadelede gayretini sonuna kadar gösterse, bir yıla varmadan Silahlı Kuvvetlerimiz sınır içinde ve sınır dışında yuvalanmış teröristlerin kökünü kazır, milletin gönlünde taht kurar ve millet o Genelkurmay Başkanını başına taç eder.
Tabii ki, bu da, bir nasip işidir.
Silahlı Kuvvetlerimiz bu mutlak başarıya mahkum, milletimiz de hasrettir.  18 Ekim 2008

Adnan Tanrıverdi

(E)Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn