Türkiye Kuşkularından Kurtulmalıdır (02 Nisan 2007)

TÜRKİYE KUŞKULARINDAN KURTULMALIDIR 

Türkiye, Kuzey Irak?ta bağımsız bir Kürt Devletinin kurulmasını savaş sebebi saydı. ABD?nin birinci Körfez harekâtından ve özellikle Kuzey Irak Kürtlerini aktif ve açık olarak desteklemeye başladığı 1992 yılından sonra, Türkiye bu kararını yüksek sesle söylemeye başladı.

PKK?ya ABD ve batının örtülü desteği ve geçmişte önümüze konulan Sevr şartları da düşünüldüğünde, üniter yapıya yönelik bölücü tehdidi göz ardı etmek mümkün değildir.

Bu nedenle, İç ve dış tehdit değerlendirmelerine, yıllardır bu kuşku hakim oldu. Devlet  ve Millet olarak kuşkumuz; Kuzey Irak?ta bağımsız bir Kürt Devleti kurulursa, Ülkemizin Güneydoğu bölgesini koparacağıdır.

 

Bu mümkün müdür?

Bağımsız bir Azerbaycan Devleti var. Ama İran Azerbaycan?ı, İran?dan ayrılıp da, Bağımsız Azerbaycan?a bağlandı mı?

Türkiye gibi büyük bir Devlet var. Batı Trakya Türkleri, Kırım Türkleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye?ye mi Bağlandı?

SSCB?nin dağılmasından sonra Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan bağımsız birer Devlet oldular.  Ama hiç biri ne Türkiye ile, ne de birbirleri ile birleşmediler.

Örnekleri çoğaltabiliriz, Avrupa devletlerinde de sınırlarla bölünmüş milletler var. Belçika, İsviçre ve Avusturya sınırları içinde Fransız ve Almanlar var. Ama bunlar kendi soylarından olan bağımsız devletlerle birleşmiyorlar.

O halde, Kuzey Irak?ta bağımsız Kürt Devleti kurulunca, Türkiye?den nasıl toprak kopartabilir? Velev ki Türkiye kendi eliyle, yanlış iç ve dış politikalarla bu birleşmeye yol açmasın.

Türkiye güçlü devlettir. Dünya Devletidir. Bölgesinin lideridir. Tarihi ve coğrafyası ona dünya liderliğini dikte etmektedir.

Kuzey ırak Kürtleri, 4 milyon nüfuslu, dağlık bir bölgeye sıkışmış bir kavimdir. Türkiye?ye tehdit olabilir mi? Irak Kürtlerinin bağımsız devlet kurmasından korkmak, Kaplanın kediden korkmasına benzemez mi? 

Bölünmek kuşkusundan da Kurtulmalıyız.

Sınırlarımız içinde, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğunlaşmış Kürt Vatandaşlarımızın büyük bir kısmının da müstakil bir devlet peşinde olmadığı; sadece kendilerini tanımlamalarına imkan verilmesi gibi bir isteğin sahibi oldukları; ancak, örgütlenmiş ve dışarıdan da desteklenen küçük bir grubun, bölge sorunlarını istismar ederek, bağımsızlık sevdası güttükleri ve bölge insanını da kendilerini desteklemeleri için zorladıkları, artık bilinen bir gerçektir. Sürekli yapılan kamu oyu yoklamaları ve anketlerle, terör örgütü tehdidinden korkmayan  Kürt Vatandaşlarımızın açıklamalarından bu gerçek, artık daha iyi anlaşılmaktadır.

Devletimizin, bu vatandaşlarımızdan kuşkulanarak, bölgede baskı uygulaması ve masum isteklere terör örgütü dayatması gözü ile bakarak, sırt çevirmesi; küçük meseleleri sorun yumağı haline sokmakta ve içinden çıkılamaz hale getirmektedir. Aslında TBMM zemininde, bölgenin temsilcileri ile yapılacak istişare sonucunda, çok geniş bir tabanı tatmin edecek ve devlete bağlılığı pekiştirecek formüller bulunup uygulama alanına konulabilir. Bunun için ön yargılardan ve kuşkulardan kurtulmak gerekmektedir. 

Kuzey Irak?ta Bağımsız Kürt varlığı Türkiye?ye Faydalı olmaz mı?

Bunun dışında, sınırlarımızın ötesinde oluşma ihtimali bulunan bağımsız veya yarı bağımsız Kürt varlığından endişelenmek yerine; böyle bir varlığın, sınırlarımız içinde faaliyet gösteren terör örgütünün isteklerinin mâkes bulacağı bir özel bölge olabileceği; ülkemizdeki ve diğer komşularımızın topraklarındaki Kürt Halkının özgürlük özlem ve isteklerinin tatmin edilebileceği bir bağımsızlık alanı olabileceği; hırçınlık ve isyanların havasını boşaltacak bir sibop görevi yapabileceği düşünülmelidir.

Bu kabul ve yaklaşımın, Türkiye?ye yakışan ve bölge güvenlik ve barışına katkı sağlayacak bir yaklaşım olacağını, aynı zamanda bölge dışı güçlerin bölgede at oynatmasına mani olabileceğini de düşünmek gerekmez mi?.

Kuzey Irak?ta Türkiye?ye dost, meşru ve resmen muhatap bir Kürt varlığının, sınır güvenliği bakımından, terörist sızmalarına karşı bugünküne nazaran kat be kat daha fazla bir şekilde Türkiye ile işbirliği yapabileceği, hatta buna zorunlu olabileceği kuvvetli bir ihtimal değil midir?

Kuzey Irak?taki Kürt varlığına Türkiye?nin dostça yaklaşması, Türkmenleri olduğu gibi onları da koruyup kollaması, uluslararası ve bölgesel meselelerde himaye etmesi, bir siyasi oluşuma olan ihtiyaçlarına karşı anlayışla davranması; sınırlarımız içindeki Kürt Vatandaşlarımızın Devletimize bağlılığını artıcı bir etki yapmaz mı? Ayrılıkçı grupların, bölge halkı tarafından dışlanmasını temin etmez mi? Üniter yapımızı, milli birlik ve beraberliğimizi perçinleme görevi yapmaz mı?

Bütün bu politikaları tespit ve uygulama alanına koymak, askerî güç kullanmaktan daha mı zordur?

Siyasî, ekonomik, coğrafî ve sosyokültürel değer ve güçlerimizi devreye soksak, Kuzey Irak Kürt?lerini, varlıklarını sürdürmek için, bölge dışı güçlere maşa olmak mecburiyetinde kalmaktan kurtaramaz mıyız? 

Sonuç:

Irak Devleti, tarihinde yeni bir dönüm noktasına yaklaşmıştır. ABD ve ortakları, mağlubiyetin eşiğindedir. Ama, çekilmek zorunda kalsalar da, Irak?ı karıştırmaktan ve kontrol mekanizmalarını muhafazadan geri kalmaları ihtimal dışı görünmektedir. Bu faaliyetler için de, bölge ülkeleri tarafından sürekli tehdit edilen ve her fırsatta dışlanan Kürt varlığının kullanılacağı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, ABD?nin çekilmek zorunda kalmasından sonra, Irak?ın yeniden şekillenmesinde, işgalciyi mağlup ederek çekilmeye zorlayan Irak Mukavemet Kuvvetleri ve ona destek veren komşu ülkeler en etkin rol oynayacaktır. Türkiye açık bir şekilde bu cephede yer almalıdır.

Türkiye, bölge gücü olmak istiyorsa, bölge dışı güçlerle değil, bölge ülkeleri ile ve mukavemet organizasyonları ile birlikte; Irak?taki Türkmen, Kürt, Sünni Arap ve Şii Arap ayırımı yapmadan bütün etnik ve mezhepsel farklılıklara eşit mesafede bulunmalı; Adil ve hakkaniyetli davranmalı; mümkünse, üniter yapının yeniden çatılmasına; mümkün değilse, Kuzey Irak?ta bağımsız bir Kürt Devletini de ihtiva edecek bölünmüş Irak?ın sancısızca, adil ve bölge dışı müdahalelere fırsat verilmeden oluşmasına yardımcı olmalıdır.

Türkiye büyük, güçlü ve bin yıllara dayanan devlet geleneği olan bir ülkedir. En şedit zamanlarında SSCB ile en büyük sınırı paylaşarak ve onunla boy ölçüşerek, bağımsızlığını ve üniter yapısını korumuştur. Komşu olsa bile, ABD ile de boy ölçüşebilir ve her türlü ajitasyonuna rağmen varlığını sürdürebilir.

Türkiye yersiz kuşkulardan kurtarılmalı, devletin görevlerinin merkezine insana hizmet anlayışı yarleştirmeli; kurumlar arası iktidar mücadelesine son vermeli; hukukun üstünlüğü ve adalet hakim kılınmalı; Devletin projektörleri içeriden dış aleme çevrilmeli; gücünü, İslam Coğrafyasını kana bulayan ve kendine denk gerçek tehdit olan ABD?ye yöneltmelidir.

Birkaç tanesi dışındakilerin tamamı, iki dünya harbi arasında veya ikinci dünya harbinden sonra bağımsızlığını kazanmış olan 59 İslam Ülkesi, Türkiye?den bir an önce bu sorumluluğunu üstlenmesini beklemektedir. 02 Nisan 2007

Adnan Tanrıverdi

E.Tuğgeneral

ASDER Gnl.Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn