Türk Savunma Sanayisindeki Gelişmeler ve Türkiye-Afrika İlişkileri (15 Mayıs 2014)

TÜRK SAVUNMA SANAYİSİNDEKİ GELİŞMELER

VE

TÜRKİYE-AFRİKA İLİŞKİLERİ

S-1 Bu yıl içerisinde açılacağı açıklanan Harp başlıkları Üretim Tesisi bu yolda atılan çok önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. ASSAM olarak Türkiye'nin bu alandaki göstermiş olduğu adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

C-1 Türkiye bir savunma paktının içinde de olsa, dışa karşı güvenliğini sağlamak için ihtiyaç duyduğu harp silah ve araçlarının, ister hibe yardımları yoluyla olsun, ister satın alma yoluyla olsun, dışarıdan temin edildiğinde milli hedeflerine dönük bağımsız politikaların uygulanamayacağını anlamıştır.

Bu anlayış içinde siyasi istikrarı temin ettiği son on yılda, savunma sanayi üretimine önem vermiş ve ana muharebe vasıtalarını kendi kaynakları ile üretme imkânı veren önemli projeleri uygulamaya sokmuştur.

Türkiye artık, piyade tüfeğinden uçağına, alçak irtifa hava savunma sisteminden savaş gemisine, insansız hava aracından uydu sistemlerine kadar, Savunma sanayi ürünlerini yapabilme kapasitesine ulaşmış; halen çok uluslu üretim programlarına katılımın yanı sıra, özgün olarak tasarladığı piyade tüfeği, savaş gemisi, eğitim uçağı, taarruz ve genel maksat helikopteri, savaş uçağı, mayına dayanıklı araç, zırhlı kara araçları, amfibik araçlar, seyir füzesi, akıllı mühimmatlar, tanksavar ve uçaksavar füzeleri, insansız hava araçları, 3. nesil tank, kundağı motorlu ve çekili top gibi daha birçok projeleri gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacının %55'ini kendisi üreten; bütçesinden savunma için ayırdığı kaynak ile dünya sıralamasında onbeşinci, savunma sanayi ihraç eden ülkeler arasında da onsekizinci konuma gelmiştir.

Ülkeler için etkin savunma sistemleri, muhtemel bir savaşın kazanılmasından daha çok barışın kazanılması ve muhafazası için gereklidir. Bu da Türkiye'nin ilgi alanlarındaki coğrafyaya ulaşmaya imkân verecek menzile sahip silahları kendisinin üretmesi ile mümkün olabilecektir.

Türkiye Avrupa ve Asya Kıtalarının içinde, Afrika kıtasına sınır komşusudur. Bu jeopolitik konumunu, gerek savunma sistemlerini oluştururken gerek dış politika hedeflerini tespit ederken dikkate almak durumundadır. Yani silah sistemleri oluşturulurken uzun menzil önem kazanmaktadır.

Harp başlığı üretiminin orta ve uzun menzilli yerden havaya ve yerden yere füze sistemlerinin üretiminin başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Türkiye'ye jeopolitik konumu kıtalararası balistik füze sistemlerinin üretimini dikte etmektedir. Ülke yöneticileri de buna uygun yatırımları gerçekleştirmektedirler.

S-2. Türkiye'nin savunma sanayinde ve dışa bağımlılık açısından hali hazırdaki en büyük eksiklikleri nelerdir ve nasıl giderilmelidir?

C-2 İleri teknoloji kullanan Savunma sanayi yatırımları geniş araştırma ve geliştirme "AR-GE" çalışmalarına da ihtiyaç gösterdiğinden pahalı yatırımlardır. Haliyle üretici ülke ve firmalar ürünlerini satarken, uluslararası kontrol sistemlerine ilave olarak, yapılan anlaşmalarla, üçüncü ülkelere satışı ve yedek parça temini hususlarında etkin kısıtlamalar getirmektedirler.

Türkiye'nin en önemli ihtiyacı kendi yaptığı silah ve araçların kritik parçalarının dışa bağımlılığını asgari seviyeye indirmesidir. Bunu sağlamak için özel sektörün bir plan dâhilinde teşviki gerekmektedir.

S-3 Türkiye'nin Kenya, Zambiya, Uganda gibi Afrika ülkeleriyle polis güçlerinin eğitimi alanında imzaladığı anlaşmalarla bulunmaktadır. ASSAM olarak Türkiye'nin Afrika'da güvenlik alanda aktif rol oynamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

C-3 Türkiye, Afrika'nın yarısı ile tarihi ve kültürel bağlara sahiptir. Ayrıca Jeopolitik konumu da Afrika Ülkeleri ile ilgilenmesini gerektirmektedir.

Afrika Ülkelerinin tamamına yakını bağımsızlıklarını İkinci Dünya Harbinden sonra kazanmışlardır. Gelişip çağa ayak uydurabilmeleri için her alanda desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Sadece desteğe değil, bu desteği karşılıksız, ülkelerin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaları başka amacı olmayan desteklere ihtiyaçları vardır.

Türkiye 1998 yılından itibaren Afrika Ülkeleri ile yakından ilgilenmeyi dış politika hedeflerinin arasına koymuştur. Afrika ülkeleriyle siyasi, askeri, kültürel ve ekonomik ilişkilerine bir ivme kazandırmak amacıyla "Afrika'ya Açılım Eylem Planı" oluşturmuş, 2003 yılı başında "Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi" hazırlanmış ve 2005 yılı "Afrika Yılı" ilan edilmiştir.[1]

18-21 Ağustos 2008 tarihlerinde İstanbul'da 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi düzenlenmiş, toplam 49 Afrika ülkesi ile Afrika Birliği dâhil 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin iştirak ettiği zirvede "Türkiye-Afrika İşbirliği İstanbul Deklarasyonu: Ortak Bir Gelecek İçin İşbirliği ve Dayanışma" ve "Türkiye-Afrika Ortaklığı İçin İşbirliği Çerçevesi" başlıklı belgeler oybirliğiyle kabul edilmiştir. Türkiye, 12 Nisan 2005 tarihinde Afrika Birliği'nde (AfB) gözlemci ülke statüsünü kazanmış, Ocak 2008'de yapılan 10. AfB Zirvesi'nde alınan kararla, AfB'nin stratejik ortaklarından biri olarak ilan edilmiş, aynı yıl içinde AfB'nın bölge dışı 25. üyesi olmuştur. [2]

2009 yılında 12 Afrika Ülkesinde Büyük elçiliği bulunan Türkiye bu gün 35 Afrika Ülkesinde temsilcilik açmış; 2008 yılının başında 10 Afrika Ülkesi Ankara'da Büyükelçi bulundururken bu gün 27 Afrika ülkesinin Büyükelçiliği bulunmaktadır.

Türkiye Sahra Üstü ve altı 35'in üstünde Afrika Ülkesi ile sosyal, ekonomik ve siyasi yakın ilişki içinde bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ile de askeri eğitim işbirliği anlaşmaları çerçevesinde faaliyetleri olmaktadır. Genç Afrika Devletlerinin hemen tamamına yakını, iç ve dış güvenlik güçleri için lider seviyesinde ve özel ihtisas isteyen konularda eğitim desteğine ihtiyaç duymaktadırlar. Türkiye sahip olduğu bu imkânı çoğu ülkeye bedelsiz olarak ve askeri yardım paketleri halinde sağlamaktadır.

Son 10:15 yıl içinde Türkiye-Afrika ülkeleri İlişkilerindeki hızlı gelişim göz önüne alındığında, Türkiye'nin askeri Eğitim işbirliği faaliyetlerini, askeri alanda etkin rol alma girişimi olarak değil de karşılıklı güven duygusunun oluşturduğu bir ilişki olarak değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim.

S-4. Türkiye'nin Sahra altı ülkelerle ortak tehditler nelerdir?

C-4 Yukarıda belirttiğim gibi, Türkiye'nin Sahra Altı veya diğer Afrika Ülkeleri ile askeri ve iç güvenlik eğitimine veya savunma sanayi ürünü tedarikine dönük faaliyetlerinin müşterek tehdide karşı bir işbirliği olarak değerlendirilmesi doğru olmaz. Çünkü hem söz konusu Afrika Ülkelerine yönelen iç ve dış tehdidin Türkiye'yi de hedef alması söz konusu olamaz, hem de Türkiye'nin Afrika ülkeleri ile ilişkilerinin temelini ulusal çıkar sağlamaktan ziyade insanî yardım düşüncesi temeline oturtulmuş olmasıdır.

Türk Dışişleri Bakanlığı kendi sitesinde "Afrika Ortaklık Politikası" na dönüşen "Afrika'ya Açılım Politikası"nın amacını; Afrika kıtasında barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunmak; Afrika ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmalarına yardımcı olmak; bu amaçla, siyasi, ekonomik, ticari, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve arabuluculuk alanlarında karşılıksız yardımda bulunmak; Afrika'nın kaynaklarının Afrikalılara yarar sağlayacak şekilde geliştirilmesine katkı sunmak; ikili ilişkilerin eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde geliştirmek olarak sıralamaktadır.[3]

Türkiye'den pek çok sivil toplum kuruluşu, meslek kuruluşları ve iş adamları, yoksulluk nedeniyle Afrika insanının çektiği sıkıntıyı, sefaleti, sağlık alanındaki çaresizliği yerinde görerek insanî yardım kampanyaları başlatmışlardır. Türkiye'nin Devleti, hükümeti ve halkı ile Afrika insanı ile ilişki konusundaki ilk düşüncesi insani yardım çerçevesinde olmaktadır.

Dolayısıyla ilişkilerin, ortak tehdide karşı geliştirilen girişimler olarak değil de, Türk Dış Politikasının Türk-Afrika ilişkilerinde ulaşmak istediği amaçlara uygun girişimler olarak değerlendirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

S-5. Bölgedeki terör örgütleriyle mücadelede anlaşmaların etkisi ne olacaktır?

C-5 Türkiye Afrika'da barış ve istikrarın sağlanmasına ve Afrika Ülkelerinin kalkınmalarına katkıda bulunmaya önem vermektedir. Türkiye, Afrika'da halen görev yapan 6 BM Misyonundan 5'ine personel ve mali katkı yapmaktadır. BM'lerin Kongo Demokratik Cumhuriyetindeki, Darfur ve Güney Sudandaki, Fildişi Sahili ve Liberya'daki misyonlarına nakdî olarak ve polis unsurlarından personel tahsis ederek katkıda bulunmaktadır.

Merkezi otoritelerin desteklenerek istikrarın teminine ve ekonomik kalkınmanın sağlanmasına katkıların yanı sıra, iç ve dış emniyet güçlerinin öncelikli olarak terörle mücadele konusunda eğitimlerine yardımcı olmak suretiyle, Ülkelerin ayrılıkçı güçlerle ve terörle, hukuk içinde mücadelesine de katkılarda bulunulmaktadır.

Bunun yanında Orta Afrika Cumhuriyeti, Mali ve Nijerya gibi bazı kritik bölgelerdeki dış destekli ayırımcı ve İslâmi kesime dönük devlet terörünün de, engelleyici tedbirlerle birlikte dikkatli etüt edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Adnan Tanrıverdi

Emekli General

ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı

[1] Türk Dışişleri Bakanlığı; "Afrika ülkeleri İle İlişkiler" http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa

[2] Türk Dışişleri Bakanlığı; "Afrika ülkeleri İle İlişkiler" http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa

[3] Türk Dışişleri Bakanlığı; "Afrika ülkeleri İle İlişkiler" http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa

 

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn