Anayasa Mahkemesi Milli İradeye Engel koymuştur (02 Mayıs 2007)

Adnan Tanrıverdi tarafından yazıldı.

SÖZ   MİLLETE BIRAKILMALIDIR 

11. Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesi sürecine son nokta, Anayasa Mahkemesinin 01 Mayıs 2007 tarihli yürütmeyi durdurma kararı ile konulmuştur. 

Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanlığı seçimini yapacak TBMM?nin ilk turunda görüşmenin açılabilmesi için,  yeterli çoğunluğun, TC Anayasasının 96. maddesi ile getirilen; ?Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır?.? açık hükmüne itibar etmeyerek; Cumhurbaşkanının birinci ve ikinci tur oylamalarda seçilebilmesi için konulan  102  maddedeki ?Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.?  esasını  öne çıkararak, birinci tur oylamanın iptali istikametinde karar vermiştir.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin; statükocularla milli irade taraftarları arasında bir iktidar mücadelesi olduğunu, daha önceki değerlendirmelerimizde belirtmiştik. Son bir aylık süreci yeniden hatırlarsak, bu mücadelenin taraflarını ve milli iradenin önüne engel koyanlar ile ülkemizin önünü açacak girişimlerin neler olduğunu daha iyi anlarız. 

Milli İradenin TBMM?deki çoğunluğunun önüne konulan; 

İlk engel; Ana muhalefet partisi tarafından, anayasa yorumlanarak, Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için yapılacak ilk oturumda, üçte iki çoğunluk olan 367 milletvekilinin hazır bulunması şartı sağlanamazsa, oturum anayasal olarak geçersiz olur ve meseleyi Anayasa Mahkemesine götürürüz diyerek, konulmuştur. 

İkinci engel; 05 Nisan 2007 tarihinde toplanan Yüksek Öğretim Kurumu Rektörler Kurulu tarafından yapılan basın toplantısında;  mevcut TBMM?de temsil zafiyeti olduğu ve Cumhurbaşkanlığı görüşmeleri 367+1 olmadan başlatılmaması gerektiği ileri sürülerek konulmuştur. 

Üçüncü engel; 10. Cumhurbaşkanı tarafından, 13 Nisan 2007 tarihinde Harp Akademilerinde yaptığı konuşmada ?Siyasal rejim büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Cumhuriyetin temel değerleri ilk kez tartışma konusu oldu.?  diyerek konulmuştur.

Dördüncü engel; 27 Nisan 2007 tarihin Genelkurmay Web sitesinde yayınlanan cumhuriyetin temel niteliklerinin ve Laikliğin tehlikede olduğu belirtilen bildirisi ile konulmuştur.

Nihayet beşinci ve son engel de; Cumhurbaşkanlığı Seçiminin birinci turunun iptali için Ana Muhalefet Partisi tarafından açılan iptal davası ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesinin 01 Mayıs 2007 tarihli kararı ile konulmuştur.

Bu kararla, bu ve belki bundan sonraki dönemlerdeki Meclislerimiz tarafından Cumhurbaşkanının seçilmesi; statükonun temsilcileri olan ve yukarıda belirtilen kurumların istedikleri aday benimsenmediği taktirde, hemen hemen imkansız hale getirilmiştir. Karar hukuki olmaktan ziyade siyasidir. Millet iradesinin önüne konulmuş bir engel niteliği taşımaktadır. 

CHP?nin temsil ettiği ve Devletin yukarıdaki kurumlarında oluşturulmuş bulunan ideolojik kadrolaşma, statükoyu temsil etmekte olup, ideolojisini Cumhuriyet ile bütünleştirerek, milletin tercihlerini de bunun karşısında bir tehdit olarak göstermektedir. Derin devlet iddialarını da içinde barındıran ve seçimle iş başına gelme ümidini kaybetmiş olan bu zihniyet, iktidarını statükonun korunmasında bulmaktadır. 

Yaşadığımız sancıların sebebi bu yaklaşımdır. Mağduriyetlerin kaynağında da bu anlayış bulunmaktadır. Maalesef, Meclis içi ve dışındaki diğer muhalefet de, siyasi çıkarlarını ön plana çıkararak, çoğulcu demokrasinin yaşamasını sağlayacak ve statükonun kırılmasına imkan vererek TBMM?ine itibar kazandıracak, iktidar girişimlerini, desteklememişlerdir. 

59. Hükümet döneminde, yapılan pek çok demokratik girişim; yukarıda işaret edilen statüko taraftarı kurumların münferiden veya zaman zaman birleşerek yaptıkları çıkışlar sonucunda, geri adım atılması nedeniyle; gerçekleştirilememiş ve milletin hukuku, seçtikleri tarafından TBMM?de korunamamıştır. 

Akim kalmış, ?Yönetim Reform Paketi?, ?YÖK Kanun Tasarısı?, ?Meslek Liseli öğrencilere uygulanan katsayı adaletsizliğinin önlenmesi girişimi?, ?Kur?an Kurslarına katılma yaşını düzenleyen yönetmelikte değişiklik çalışması? ve benzeri girişimler ile  YÖK ve TSK?den bazı kişilerin yargı önüne çıkarılmasının Cumhuriyet karşıtlığı olduğunu belirten tepkiler karşısında, kararlılığını koruyamayan ve geri adım atan 59. Hükümetin davranışlarını tasvip etmemiştik. Bunların her birini parlamenter Demokrasiye yapılmış birer müdahale olduğunu düşünmüş ve bu müdahaleler karşısında milletin hukukunun korunmasının TBMM?nin ve Hükümetin en başta gelen görevlerinden olduğunu savunmuştuk. 

59. Hükümetin, Cumhuriyetimizin son 50 yılında ve kendi iktidarı sırasındaki müdahalelerde gösterilemeyen, milli iradenin temsili noktasındaki kararlılığı, çıkarılan bütün engeller karşısında demokratik tavır sergileyerek, 11. Cumhurbaşkanının seçimi sürecinde gösterdiğini memnuniyetle müşahede ettik. Bu tutumu da Milli İradenin ve idarede adaletin tesisi için şart olduğunu düşündüğümüzden destekledik. 

Gelinen son noktada, Devletin Üst düzey bürokrasisinin belirlenmesinde kilit konumunda bulunan Cumhurbaşkanının, Millet tarafından seçilmesinin; bu günkü statükocu ve ideolojik kadrolaşmanın kırılmasına, milletin taleplerinin devletin üst kademe bürokratlarına yansımasına imkan vereceğine, anlamsız düşüncelerin arkasına sığınılarak milletin değerlerinin tehdit olarak gösterilmesinin engelleneceğine, idarede adaletin ve hukukun üstünlüğünün tesis edileceğine, Devletimizin içte ve dışta güç ve itibarını artıracağına inanıyoruz. 

Adaleti Savunanlar Derneği Olarak; gelinen noktayı, demokrasinin ve milli irade hakimiyetinin tesisi için bir kırılma noktası olarak değerlendiriyor ve Cumhurbaşkanımızın seçilmesi için SÖZÜN MİLLETE BIRAKILMASINI bekliyor ve destekliyoruz. 02 Mayıs 2007

Adnan Tanrıverdi

Emekli General

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn