Darbelere Karşı "TBMM" Güçlendirilmelidir (17 Şubat 2010)

Adnan Tanrıverdi tarafından yazıldı.

DARBELERE KARŞI "TBMM"

GÜÇLENDİRİLMELİDİR 

Yeni bir kaos.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 17 Şubat 2010 tarihli Kararı ile; Ergenekon davası ile ilgili görüldüğü için, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'i evinde ve iş yerinde arama kararı verip sorgulayan ve tutuklama kararı ile Erzurum Ağır Ceza Mahkemesine sevk eden, özel yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekili Tarık Gür ve Cumhuriyet Savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal'ın yetkilerini kaldırdı. 

Bu karar, Yüksek Yargının ve HSYK' nun kriz yaratan ilk kararı değil, son kararı da olacağa benzemiyor.

TSK' nin, müdahale imkanı zorlaşınca, zannederim, yargı kökenli Cumhurbaşkanının da hem üst yargıdaki kadrolaşma ve hem de fikri desteğiyle, artık darbeler kılıçla değil kalemle yapılmaya başladı.

2006 yılından itibaren, Yüksek Yargı Tarafından darbe niteliği ihtiva eden aşağıdaki kararlar alındı.

20 Nisan 2006 tarihinli Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı Görevden çıkartan HSYK Kararı.

03 Mayıs 2007 tarihli, Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesini engelleyen Anayasa Mahkemesi Kararı.

05 Haziran 2008 tarihli, Üniversitelerde dini inançları  nedeni ile örtünenlere uygulanan yasağı kaldırmak için yapılan Anayasa değişikliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi kararı.

14 Mart 2008 tarihinde, Yargıtay Başsavcısı tarafından İktidar Partisinin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesine gönderilmesi.

30 Temmuz 2008 tarihli, İktidar Partisine hazine yardımının kesilmesini sağlayan Anayasa Mahkemesi Kararı.

10 Ağustos 2009 tarihli, YÖK'ün Üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının iptali için Danıştay Kararı.

08 Şubat 2010 tarihli, YÖK'ün eşitlik getiren kararının iptali için ikinci Danıştay Kararı. 

Bu kararlar, Silahlı Kuvvetler ve TBMM'deki muhalefet partileri tarafından da desteklenmektedir.

Üst yargı kararları, yarattıkları sonuçlar itibariyle siyasi kararlardır.

Bir kısmı, Devlet yönetiminde kesinti yaratarak, siyasi istikrarı menfi yönde etkilemektedir.

Üst yargının yapısı ve üyelerinin seçimi yeniden düzenlenmelidir.

Ama düzenleme yapılırken, Devlet Kurumları üzerinde, Milli İradenin otoritesinin tesis edilmesi, sağlanmalıdır. 

Milli İrade, güçlendirilmeli, itibar kazandırılmalı ve hakim kılınmalıdır. 

İki kaptan bir gemiyi batırır.

İdeolojik kadrolaşmanın sebep olduğu kutuplaşma, Üst Yargı organları, YÖK ve TSK ile Milli İradenin tecelligâhı olan TBMM ve içinden çıkan Hükümet arasında zıtlaşmalara sebep oluyor. Bu da devlete zarar veriyor.

Özellikle yargı ile yürütme arasındaki sürtüşmelerde son karar TBMM'ne bırakılmalıdır. 

Örneğin, Yargıtay Başsavcısı bir parti hakkında iddianame hazırlamışsa, Anayasa Mahkemesinde kapatma davası açılmadan önce iddianame TBMM'ne sunulmalı, TBMM onaylarsa kapatma istemiyle iddianame Anayasa Mahkemesine sevk dilmelidir.

Anayasa Mahkemesi ilgili parti hakkında kapatma kararı verirse, karar TBMM tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmelidir. 

Anayasa Mahkemesine, bir kanunun Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal davası açılınca, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verirse, TBMM'nin onayından sonra karar yürülüğe girmelidir. 

Hükümetin idari bir işlemi, Danıştay tarafından iptal edilirse, Bakanlar Kurulu bu kararı TBMM'ne getirebilmeli, TBMM'nin onayından sonra işlem yürürlüğe sokulmalıdır. 

HSYK' nun verdiği bir karar, Adalet Bakanı tarafından TBMM' ne getirilebilmeli, Meclisin onaylaması sonucunda işlem tesis edilmelidir. 

YÖK tarafından verilen bir karar, uygun bulunmadığında, Milli Eğitim Bakanı tarafından TBMM'ne gönderilebilmeli, Meclisin kararına göre işlem yapılmalıdır. 

YÖK'ün bir işleminin Danıştay tarafından iptali halinde, Milli Eğitim Bakanlığı, kararı TBMM' ne sevk edebilmeli, Meclisin kararına göre işlem yapılmalıdır. 

Sorunlar, Milli İradenin Devletin bütün Kurumlarına hakim olamamasından kaynaklanmaktadır. TBMM'nin yetkileri arttırılırsa meclisin dışında kutuplaşma ve kaos yaratacak ortama Müsaade edilmemiş olur. 

Bu sistem kurulduğunda; Üst Yargı ve bağımsız kurumlar işlemlerinde adaleti gözetmezse, TBMM adaleti tesis eder.

TBMM kararlarında adaleti gözetmezse, Millet seçimlerde, kararını adil olanların lehine değiştireceğinden, devlet yönetiminde adalet, milletin benimsediği değerlere göre tecelli etmiş ve otorite TBMM' de toplanmış olur.

Yargı Kurumlarının ve TBMM'nin uygulamaları Milletin önünde cereyan edeceğinden, Milletin çoğunun iradesi en üst seviyede meselelere hakim olmuş olur. 

TBMM'nin yetkileri arttırılırken, bu yetkileri kullanacak iradenin bulunmaması, yani tek bir partinin hükümet çıkarmasına imkan vermeyen oy dağılımı, buna bağlı kurulan zayıf koalisyon hükümetleri, kritik ve sıkışık zamanlarda, ülkenin kaosa ve istikrarsızlığa sürüklenmesine sebep olabilir. Yetkiler, TBMM'ne aktarılırken, istikrarsızlığa sebep olmamak için, genel seçimlerde, temsilde adaletten feragat edilip, yönetimde istikrarı ön plana çıkaracak tarzda, gerekirse seçim barajları birkaç puan daha yükseltilmelidir. (i) 18 Şubat 2010

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

iYeni Anayasanın esasları ile ilgili geniş yoruma altaki linkten ulaşılabilir.

12 Eylül Gölgesinde Yeni Anayasa Arayışları (08 Kasım 2008)

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn