Eski Genelkurmay Başkanı Tutuklu Olarak Yargılanacak (07 Ocak 2012)
SİYASİ İSTİKRARIN ESERİ
Türkiye'de bir ilk gerçekleşti. Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Org. İlker Başbuğ, dün yedi saatlik sorgusunun arkasından sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı ve Silivri Ceza evine gönderildi.
İlk defa 11 Haziran 2009 tarihinde Taraf Gazetesi tarafından yayınlanan bir belge ile, Hükümet aleyhinde kara propaganda yapmak amacıyla, Genelkurmay Başkanlığı tarafından internet siteleri açıp işlettiği haberi verilmişti.
Hazırlanan iddianame, sunulduğu mahkeme tarafından 29 Temmuz 2011 tarihinde kabul edilerek yargılama başlamış; 29 Nisan 2010 tarihinde açılan ?İrtica ile Mücadele Eylem Planı? davası ile de birleştirilen davada; E. Org. Hasan Iğsız, Korg. Mehmet Eröz, E. Alb. Dursun çiçekle birlikte 15'i tutuklu 29 sanık yargılanmaktadır. Sanıklardan ikisi muvazzaf olmak üzere sekizi generaldir.
Gelişmelere üzülmemek mümkün değildir. Üstümüzde öğretmenlik hakkı olan, değişik zamanlarda hukukumuzun olduğu bir büyüğümüz. Genelkurmay Başkanı olarak Ülkemize hizmet vermiş, ömrünün tamamına yakın kısmını üniforma içinde geçirmiş bir asker. Duygusal yönü ile baktığımızda, gerçekten hüzünlü ve acı bir olay. Davanın kendileri, ailesi ve Devletimiz için hayırla sonuçlanmasını diliyorum.
Meselenin bir diğer yüzü de aynı davadan 29 kişi daha tutuklu yargılanmaktadır. E. Org. Hasan Iğsız hem devre arkadaşım, hem de Harp Akademilerinden hocam. Org. Nusret Taşdeler ve Korg. Mehmet Eröz de Harp Akademilerinden benim talebem. Hukukumuz var. İlerlemiş yaşlarında tutuklu olarak yargılanmalarına üzülmemem mümkün değildir.
Genelkurmay Başkanı olarak İlker Paşa emir vermeseydi, bu arkadaşlar belki bu andıcı hazırlamayacaklardı ve suça bulaşmayacaklardı. Bu açıdan bakınca bir suç var ise, İlker Paşa'nınki daha büyük. Diğerleri tutuklu yargılanıyorsa o da tutuklu yargılanmalıdır.
Hiyerarşik yapı içinde verilen emri yapmak zorunda kalmış olmak, varsa bir suç, buna ortak olmayı engellemez. Çünkü kanunsuz emri yapmak da suçtur. Sıradan bir vatandaşın kasıtlı haksız davranışı çevresindekilere zarar verebilir. Ama, Genelkurmay Başkanı ve Karargahındaki kişiler, yanlışları ile 70 milyon insana zarar verirler. Bu nedenle, elinde devletin gücünü bulunduranlar hak ve hukuktan ayrılmamalıdırlar.
Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir Orgeneralin, ifadesinin alınması, tutuklu olarak yargılanması ve ceza evine konulması çoğu kişinin havsalasının alacağı bir olay değildir. Bu güne kadar, teşebbüs edenler bir yana, darbeciler bile yargılanamamıştır.
Üst düzey devlet görevlilerinin; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Millet vekili, Genelkurmay Başkanı da olsa, ancak darbe dönemlerinde ve darbeci yönetimler tarafından sorgulanabildiğini, tutuklanabildiğini, yargılanabildiğini ve hatta idam edilebildiğini görmüşüz. İdeolojik gerekçelerle suçsuz insanların grup grup, sorgusuz sualsiz tasfiye edildiğini biliyoruz.
Bu bakımdan eski Genelkurmay Başkanının tutuklu olarak yargılanabilmesini, ileri demokrasi yolunda SİYASİ İSTİKRARIN ESERİ olarak değerlendirmek gerekir. Eğer tek parti on senedir iktidarı elinde bulundurmuş olmasaydı ve bir kaç yılda değişen koalisyon hükümetlerine mahkum olsaydık, vesayet sisteminden kurtulmaktan ve ileri demokrasiye geçişten bahsetmemiz mümkün olamazdı. Bu gelişmeler siyasi istikrarın sonucu olarak görülmeli ve yeni anayasa hazırlığında yönetimde istikrar faktörü dikkate alınmalıdır.
Yasalarda suç olarak belirtilen fiiller, hiyerarşik yapı içindeki kişiler tarafından görev algısı ile yerine getiriliyor. Soruşturma ve yargılamaları sırasında da, suçlamalar karşısında şaşırarak, görevleri olduğu için bu fiilleri yaptıklarını belirtiyorlar. Savunmalar dikkatlice incelenerek, atıf yapılan mevzuat darbelere dayanak yapılamayacak şekilde değiştirilmelidir.
Darbeci geleneğin önlenebilmesi için; hiyerarşik yapı, yani emir komuta zinciri içinde ifa edilen eylemler yargı önünde hesap verirken, hiyerarşik yapı dışındaki cuntacı yapılanma da, iddia makamı ile birlikte devletin güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından ortaya çıkarılmalı ve Silahlı Kuvvetlerin içindeki uzantıları da yargı önüne çıkarılmalıdır.
Uzun tutukluluk süreleri, sonunda beraat eden kişiler için büyük haksızlık olmaktadır. Tabii ki bu haksızlık devlet tarafından maddi ve manevi zararlar ödenerek telafi edilmelidir.
Ama ağır ithamlarla suçlananlar, sonunda mahkum olurlarsa; tutukluluk, yargılama ve hükümlülük süreleri üst üste geleceğinden, mağduriyetleri daha az olur. Çünkü tutukluluk süreleri cezalarından sayılacak, zaten yargıları da bu sırada olacaktır.
Buna karşılık tutuklanmadan yargılananlar, hükümleri kesinleştikten sonra cezalarını çekeceklerinden, yargılamanın başlamasından itibaren daha uzun bir süre mağdur olacaklardır. Hele, görevde olanlar bir de açığa alınırlar ise mağduriyetleri daha da artacaktır. Bu nedenle, ağır ithamlarla suçlananların tutuklu olarak yargılanmaları kendi yararlarınadır. Bu bakımdan tutukluluk sürelerinin uzun olmasından fazla şikayet edilmemelidir.
Ayrıca, mevcut durum içinde İlker Paşa'nın tutuksuz olarak yargılanması, dolaylı dolaysız, Silahlı Kuvvetler içindeki uzantılarını etkileyip yönlendirebilir ve Silahlı Kuvvetlerin meşru komuta kademesini sıkıntıya sokar ve zaafa uğratır. Delillerin karartılması ve kaçma tehlikesi olmamakla birlikte, tutuksuz yargılanmanın böyle bir idari mahzuru da bulunmaktadır.
Bu günlerin, yani Silivri Yargılamalarının esas ve gerçek sebebi, 28 Şubat Darbecileridir. Bu günkülerin başına gelenlerin bir kısmı vefa borcundandır. Esas yargı önüne getirilmesi gerekenler 28 Şubat darbecileridir. Devletin ve Milletin bunca zararı ve mağdur olan insanların hesabı Onlardan sorulmalıdır. Vakit varken ve sorumluları elden kaçırılmadan. 07 Ocak 2012
Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral
ASDER Onursal Bşk.
NOT: Konu ile ilgili diğer bir makaleye aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
İrtica İle Mücadele Eylem Planı Komplo mu Yoksa Gerçek mi? (27 Ekim 2009)