PKK ve Uluslararası Güçler (01 Şubat 2016)

PKK VE ULUSLARASI GÜÇLER

(01 Şubat 2016)

Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki bölücü silahlı terör örgütünü değerlendirirken, güney komşularımız Suriye ve Iraktaki durumu, dolayısıyla Orta Doğuyu dikkate almadan, Orta Doğuyu değerlendirirken de global süper güçleri dikkate almadan sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün değildir.

Global süper güçleri düşündüğümüz zaman da aklımıza hemen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi gelmektedir.

Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Harbinin galibi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in dünyayı kendi çıkarlarına uygun olarak  yönetmek için kurdukları bir teşkilâttır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyesi bu beş ülkeden birinin kabul etmediği uluslararası bir konu diğer 199 ülke kabul etse de çözümsüz kalmaktadır.

ABD'nin Askeri Gücü

Sovyetler Birliğinin dağıldığı 1990 yılından sonra ABD rakipsiz dünya süper gücü durumuna gelmiştir.

Bu gün ABD Silahlı Kuvvetleri Dünyayı kara, deniz ve havadan kontrol edecek şekilde konuşlanmıştır. Kara, deniz ve hava birliklerinden oluşan ABD Muharip Kuvvetler Komutanlıklarından ikisinin karargahı Almanya'da, biri Avrupa ve Rusya'dan diğeri Afrika ve Orta Doğudan sorumludur. İki tanesinin karargahı Amerika'da, biri Kuzey, diğeri Güney Amerika'dan  sorumludur. Karargahı Japonya'da bulunan Pasifik Komutanlığı ise Pasifik, Çin, Hindistan ve Kuzey Kutbundan sorumludur.

Uçak gemileri ile de takviye edilmiş altı adet ABD Deniz Savaş Filosundan 2. ve 3. Filolar Kuzey Amerika'nın doğu ve batı sahillerinden, 4. Filo Güney Amerika Sahillerinden, 5. Filo Basra Körfezi, Kızıl Deniz ve Umman Denizinden, 6. Filo Akdeniz ve Kara Denizden, 7. Filo da Batı Pasifik ve Hint Okyanusundan sorumludur.

ABD'nin dünya üzerinde bulunan toplam 139 kara, deniz ve hava üssü, çoğu İslâm Coğrafyasında olmak üzere 1183 ayrı garnizonda konuşlandırılmıştır.

ABD Dünya üzerindeki enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını kontrol altında bulundurmak üzere tesis ettiği askeri üslerin etkinliğini, NASA'ya bağlı olarak kurduğu elektronik dinleme sistemi vasıtasıyla elde ettiği bilgilerle desteklemektedir. Dünya üzerindeki altı sahanın dinlenmesi için tesis ettiği  Echelon ağı ile günde üç milyar veriyi değerlendirebilmektedir.

1.836 trilyon dolar olan yıllık savunma harcamasının 682 milyar dolarını (%38) ABD yapmakta, 28,128 milyar dolar olan yıllık savunma sanayi ürünü  ihracatının 9,672 milyar doları (%35) ABD tarafından yapılmaktadır.

ABD siyasi, ekonomik, sosyolojik, teknolojik, iletişim/bilişim ve askeri güçler ile jeopolitik konum bakımından dünyanın rakipsiz hakimi durumunda bulunmaktadır.[[1]]

Dünyada oyun kuran ve rol dağıtan ABD'dir.

ABD, Afganistan ve Irak'a düzenlediği askerî harekâttan sonra hedef ülkeleri kontrol etme konseptinde değişiklik yaparak ve "Genişletilmiş Orta Doğu Projesi" ile hedef ülkelerin mezhepsel ve etnik farklılıklarını tahrik ederek  ve hedef ülkeler içindeki tarafları ayrı ayrı örtülü hareketlerle destekleyerek, hedef devletleri zayıflatıp parçalamak ve küçük parçaları kendine bağlı yerli idarecilerle yönetmek konseptini benimsemiştir.

Sonuç olarak dünya üzerinde tek  oyun kurucu ABD'dir.

ABD Müttefikleri ve kendilerini kullandıranlar;

İngiltere her halükarda ABD ile birlikte olmuştur. İki Muharip Komutanlığın karargahları topraklarında bulunan Almanya da ABD'nin yanında hareket etmektedir.

Afganistan ve Irak'ı işgalden sonra Mısır, Tunus, Libya, Yemen ve Suriye'yi karıştıran ABD'dir. Suriye dışındaki ülkelerde devrimcileri kontrolü altına alabilmiş, ancak Suriye Muhalefetini kendine ram edip çizdiği haritayı kabul ettirememiştir. 

Türkiye, Irak'ın işgalinde, Mısır'daki karşı devrimde ve Suriye politikalarında ABD ile birlikte olmamıştır.

Rusya, Eylül 2015'de "Terörle Mücadeleye Kaynak Ayıran Ülkeler Zirvesinde" ABD'de yapılan zirvede, Obama-Putin görüşmesinden sonra ABD tarafından Suriye'ye getirilmiştir. ABD'nin izni olmadan Rusya uluslararası sahnede silahlı rol alma gücüne sahip bulunmamaktadır.

Bu davet, ABD'nin dünya üzerine yayılmış askeri gücüne rağmen Suriye'de istediği çözümü sağlama imkanına sahip olamadığını ve kartondan kaplan Rusya'yı devreye sokarak, Dünyayı tekrar göstermelik iki kutuplu hale getirip, fazla güç sarf etmeden tavşana kaç tazıya tut politikası ile çıkarlarını korumak politikasına döndüğünün işaretidir.

Rusya Suriye'ye, Suriye muhalefeti ile Türkiye'yi  ABD'nin Orta Doğudaki çıkarlarına evet dedirtmek için, ABD tarafından getirilmiştir.[[2]]

Kasım 2015'deki Paris katliamını, Mali'deki otel baskınını ve Ekim 2015 ayı sonunda Rus yolcu uçağının Sina'da düşürülmesini  DAEŞ üstlenmiştir.

DAEŞ'in çekirdeği, ABD'nin Mart 2003'de Irak'ı işgalinden bir yıl önce Irak'a giren CİA  ajanları gözetiminde Musul'da oluşmuştur.

PKK,  Ocak 1991'de ABD'nin birinci Irak seferinde Saddam'a yasakladığı 36. paralelin kuzeyinde oluşturulan  güvenli bölgedeki Kandil Dağına, ABD tarafından Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye tesliminden sonra Suriye'den getirilerek yerleştirilmiştir.

DAEŞ'in arkasında ABD olduğuna göre, Paris ve Mali baskınlarından sonra Fransa'nın apar topar, başını ABD'nin çektiği DAEŞ'e karşı oluşturulan koalisyona katıldığını açıklaması ve Rusya'nın  Tartus ve Lazkiye'ye yerleştirdiği hava unsurları ile Bayırbucak Türkmenlerinin bulunduğu Kızıl Dağ bölgesi ile İdlip, Halep, Hama ve Humus bölgelerindeki muhalif grupların elinde olan bölgelerin yoğun bombardıman altına alınması, ABD projesi olmasına rağmen PYD'nin desteklenmesi Rusya ve Fransa üzerindeki ABD kontrolünün derecesini ve bu ülkelerin Suriye'ye gelişlerinin sebebine açıklık getirmektedir.

İran, mezhep çatışmasının gönüllü tarafı  olarak Irak ve Suriye'de nüfuz sahasını oluşturmak için, Türkiye'yi de karşısına alarak bölgeyi karıştıran batılı güçlerle ittifak yapmayı çıkarlarına uygun bulmaktadır.

01 Kasım 2015 Genel Seçimler öncesinde Ankara'da ve Ocak 2016 ayı başında İstanbul Sultanahmet Meydanında canlı bombalarla yapılan katliamların arkasında da DAEŞ, PKK ve THKP-C örgütlerinin görülmesi, dikkatlerimizi yine ABD'nin üzerine toplamaktadır.

Sonuç olarak;

İslâm Coğrafyasındaki kargaşaya baktığımızda, İslâm Ülkelerinin kendi içlerindeki çatışmalarla ilan edilmemiş asimetrik (Gayri Nizami) kuvvet ve usullerin kullanıldığı üçüncü dünya savaşını yaşadığını, Türkiye'nin de bundan nasibini aldığını söyleyebiliriz.

Güney Doğu İl ve ilçelerimizin savaş alanına dönmesine sebep olan silahlı bölücü terör örgütüne dönersek, PKK; başını ABD'nin çektiği uluslararası güçlerin örtülü olarak kurup eğitip donatıp ülkemize soktuğu ve kendi çıkarları için yönettiği, Türkiye için asimetrik bir dış tehdittir diyebiliriz[[3]].  

ABD, kendi çıkarları için çizdiği Suriye ve Irak haritasının bu ülke halkı, bölge ülkeleri ve Türkiye tarafından kabul edilmesi için, BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerini Suriye'ye fiilen getirerek, Rusya ile Türkiye arasında gerginliği örtülü olarak teşvik etmekte, beyni Pensilvanya'da bulunan paralel Cemaat ile karargahı, eğitim üsleri, mühimmat ve silah depoları sınır ötesinde bulunan PKK'yı Türkiye'nin istikrar ve güvenliğine zarar verecek şekilde yönetip kullanmaktadır.

Silahlı çatışmaların dışında olmaya özen gösteren bölge halkının desteklemediği ve buna karşı cezalandırmak amacına dönük olarak şehirlerde[[4]] silahlı çatışma için organize olan PKK; silahlı terör örgütü boyutunu geçmiş, Bölgeyi ve Türkiye'yi hedef alan başta ABD olmak üzere Uluslararası güçlerin asimetrik askeri gücü konumuna gelmiş bir dış tehdit olarak değerlendirilip, sınırlarımız dışından düzenli ordularla yapılan tecavüzlere karşı alınması gereken topyekun savaş tedbirleri ile mücadele edilmesi gereken bir güç olarak kabul edilmelidir. Bu mücadelede yasama, yargı ve yürütmenin bütün güç unsurları (coğrafi, siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, ilmi ve teknolojik, ulaştırma ve biyografik güçler) PKK'nın dış ve iç merkezlerine teksif edilmelidir.

Bu sarmaldan, Türkiye'de iç nifak odakları kurutularak, İslâm Dünyasında da aralarındaki ihtilafları kaldırıp ittifak sağlanarak çıkılabilir.[[5]] 01 Şubat 2016

Adnan Tanrıverdi

Em. Tuğgeneral

ASSAM Ynt. Krl. Bşk.



[[2]] Suriye Krizinin Çözümü için BM tarafından Cenevre'de düzenlenen toplantıya; bombardımanlar ve ablukalar devam ettiği, insanı yardımlar engellendiği için Suriye muhalefeti başlangıçta katılmayacağını ilan etti. ABD, muhalefetin istediği sınırlara çekilinceye ve  istekleri kabul edilinceye kadar ateş kes tedbirlerinin uygulanmasını istemiyordu.  Riyad'da toplanan Suriye muhalefeti Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından kontrol edilebiliyordu. Muhtemelen ABD'nin isteği ile Rusya; Bayırbucak Türkmenleri ve muhalefet üzerindeki bombardımanların şiddeti ile PYD' ye yardım ve desteğini arttırdı. Yine muhtemelen ABD Türkiye'ye, Suriye Muhalefeti Cenevre'deki toplantılara katılırsa Rusların bombardımanının şiddetinin azaltabileceklerini bildirdi. Başbakan  Davutoğlu'nun Riyada girmesini müteakip Suriye muhalefetinin 31 Ocak 2016 tarihinde Cenevre'ye gitmesinin arkasında ABD diplomasisinin etkisi olduğunu düşünmek gerekmektedir.

[[4]] Mukavemet harekâtında, sivil halkın zarar görmemesi için mukavemetçiler silahlı eylemlerini meskun mahallerin dışında uygularlar. Eğer şehirler tahkim edilip savaş alanı haline getiriliyorsa, şehir halkı ile silahlı örgütler arasında dostça bir işbirliğinden bahsedilemez. Bu terör örgütlerinin şehir halkını cezalandırmak için kullandıkları bir uygulamadır.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn