Terör Tırmandı mı? (12 Haziran 2007)
TERÖR TIRMANDI MI?
Son bir ay içinde meydana gelen olaylar, terör örgütünün en pasif eylem biçimi olan, mayın ve benzeri patlayıcılarla icra ettiği sabotaj faaliyetlerine ağırlık verdiğini; bu eylemlerin de, iklim şartları nedeniyle, terörle mücadelede kullanılan güvenlik güçlerinin aktif ve hareketli olduğu mayıs ayında ve özellikle de yaygın ve müfrezeler halinde bulunan jandarma unsurlarımız üzerinde etkili olduğu görülmektedir.
Birliklerimizin hareketlendiği döneme rastlaması, müfrezeler halinde bulunan jandarma birliklerimizin mayınlı sabotajlara karşı hazırlıklı olmaması sebeplerinden dolayı sinsi eylemler, Sb., Astsb., uzman er ve erbaşlarımızın hayatına mal olan terör eylemlerine dönüşmektedir.
Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilememiş olması, milletvekili seçimlerinin yenilenmesi, Devletin üst kademesindeki kurumların iktidar mücadelesine girişmesi, TSK?nin siyasete müdahale girişimleri gibi sebeplerden dolayı, Devlette meydana gelen otorite boşluğundan yararlanma ve istikrarsızlığı arttırma amacına dönük PKK eylemlerinin planlanıp icra edildiği anlaşılmaktadır.
Milletimiz, her gün bir başka yöremizdeki feryatlara ve hazin cenaze törenlerine şahit olmakta ve acılı ailelerin ızdırabını paylaşmaktadır. Sebebi ne olursa olsun, sonucunda gepegenç insanlarımızın hayatına mal olan terörün önlenmesi ve kayıpların son bulması milletimizin Devletimizden, temel talebi olarak ortaya çıkmaktadır.
Ancak gelişmelerin, terörün tırmanışa geçtiği şeklinde yorumlanması ve milletimize böyle takdim edilmesi doğru değildir. Terörist Örgütün dağ kadrolarında anormal bir artış mı oldu? Bu kadrolara katılımlar mı arttı? Pervasızca ve fazla kuvvetlerle icra edilen, asker ve sivil hedeflere yönelmiş, aktif pusu ve baskın türü eylemlerde artış mı oldu? Bir kısım yerleşim birimleri kontrol dışına mı çıktı? Yaygın halk hareketleri mi başladı? Hayır bunların hiç biri olmadı. Sadece, en eğitimsiz, en zayıf gayri nizami grupların icra edebilecekleri yollara mayın döşeme ve tedbirsiz küçük müfrezelere baskın yapma şeklinde eylemler icra ediliyor. Bu eylemler karşısında ancak, terörle mücadele konusunda en tecrübesiz ve eğitimsiz güvenlik kuvvetleri, bizim son bir ayda verdiğimiz kaybı verebilirler.
Meseleyi abartarak, siyasi istismar konusu haline getirmek ve sınır ötesi harekat gibi önemli bir faaliyete gerekçe yapmak, sadece iktidardaki bir siyasi partiye değil, Devletimize ve Milletimize telafisi imkansız zararlar verebilir.
Genelkurmay Başkanlığımızın İnternet Sitesinde yayınlanan 08 Haziran 2007 tarihli basın açıklaması; konunun uzmanları gibi tarafımızdan da hayretle karşılanmıştır. 12 Nisan?daki basın açıklamasında işaret edilen sınır ötesi harekât talebini de, 27 Nisan?daki Cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilmesini engelleyen bildiriyi de yadırgamıştık. Milletimiz Genelkurmayımızdan iç ve dış tehditler karşısında, ferahlatacak, rahatlatacak, huzur yaratacak ve milletinin emrinde izlenimi verecek açıklamalar duymak ister.
Yaşanan terör eylemlerinde kayıplarımızı asgariye indirmek Güvenlik Kuvvetlerinin asli görevi iken, olayların sorumluluğunu başka adreslere göndermek ve gelişmeleri de terörün tırmanışı gibi göstermek, siyasette taraf olmak anlamına gelmektedir. Bu göstermektedir ki Genelkurmayı; terörden çok Cumhurbaşkanının kimin tarafından, nasıl seçileceği ve kimin olacağı ile, 22 Temmuzdan sonra TBMM?deki sandalye dağılımının nasıl olacağı ilgilendiriyor. Milletin İradesini Silahlı Kuvvetlerin düşüncesi istikametinde oluşturulma gayretlerinden dolaya Devletimize verilecek zararın görülememesi de milletimizin şansızlığı olsa gerek.
Genelkurmay Başkanlığı, açıklamasını ?Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir.? Cümlesi ile bitiriyor. Bu cümlenin ne anlama geldiği her halde daha çok konuşulacaktır. Yani ne isteniyor?
Güvenlik güçlerimiz, terörle mücadelede yeterli değil de milletin kitle halinde terörün üzerine yürümesini mi bekliyor? Milletin evladını askere göndermesi, Ordusunu dünyanın en modern orduları seviyesinde silahlandırması, donatması ve beslemesi, kitlesel refleks olarak yetmiyor mu? Güvenlik güçlerinin istediği her imkanı önüne sermesinden daha büyük destek olur mu? Bu gerçekler ortada dururken, Milleti meydanlara sevk etmek, hatta etnik ayrışmaya sebep olacak kışkırtmalar neden?
Sayın Genelkurmay Başkanımızı ve mevcut komuta kademesini makul, donanımlı ve uyumlu kişilikleri ile tanıyoruz. Ama yaptıklarını doğru bulmuyoruz.
Milletimiz de son çıkışları tasvip etmiyor. Sakın yanılmasınlar, millet deyince akıllarına, Cumhuriyete sahip çıktıklarını meydanlarda haykıran 300-500 bin kişi zannetmesinler. Millet Ordusunun, milli iradenin temsilcileri ile uyum içinde görev yapmasını istiyor. Ordusunun içine politika sokulmasını ve TSK?nin aktif politikaya alet edilmesini istemiyor.
İnternet bildirilerinin de milletin kendi iradesine ambargo anlamına geldiğini, PKK terörünün artmış olarak gösterilmesini de aba altından sopa gösterme olarak algılıyor. Biliyorsunuz bu tür etkileme girişimleri millet üzerinde ters tepki yaratır ve istenilenin aksi politik sonuçlar çıkarır.
Bu nedenle Genelkurmay Başkanımız, iç ve dış politikayı yönlendirme girişimlerinden vaz geçmelidir. Siyasetin önünde bir engel gibi değil, siyasetin önünü açıcı olarak görev yapmalıdır.
Bulunulan makamlar, mazeret üretme makamları değil, sorunları eldeki imkanlarla çözme makamlarıdır. Eğer terörün önlenmesi konusunda samimiyet varsa; Genelkurmayın karargahını CUDİ dağının tepesinde kurması ve orada bir kış kalması, PKK terörünün kökünün kazınması için yeter de artar bile. Yapabilen kalır, yapamayanlar görevi teslim ederler.
Kuzey Irak?a operasyonun, asker kişiler tarafından bu kadar çok dillendirilmesi, Türkiye ile mukayeseye deymeyecek derecede bir oluşum olan Kuzey Irak Yerel Kürt Yönetiminin, Irak?ı kana bulayan işgalci ABD?nin himayesine itilmesine ve Türkiye?nin bölgesel menfaatlerine darbe indirilmesine sebep olmaktadır. ABD ve PKK, TSK?nin bu çıkışlarından en fazla memnun olan taraf olsa gerektir.
Her halde, Ülkemizin terörden de öncelikli sorunu, TSK?nin milli iradenin temsilcileri tarafından kontrol altına alınması yöntemlerini bulma sorunudur. 12 Haziran 2007
Adnan Tanrıverdi
Emekli General
ASDER Gnl.Bşk.