Haklılar da Cesur Olmalı (19 Nisan 2008)

HAKLILAR DA CESUR OLMALI 

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Yener Karahanoğlu; Cumhurbaşkanının seçimi için ilk oturumun açılmasında, 367 üyenin hazır bulunması gerektiği gerekçesi ile, CHP tarafından Anayasa mahkemesine açılan iptal davasında, şahsen, Anayasa Mahkemesi Başkanına, baskı yaptığı yönündeki haberler karşısında verdiği beyanatta;
?Çıkan haberler, yazılar doğrusu akla ziyan. Bir kuvvet komutanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı?nı veya bir üyeyi arayıp, ?şu kararı almazsanız, darbe yapacağız? der mi? Bunun akla sığan bir tarafı var mı? Mantıklı bir yönü var mı? Olacak iş mi? Ayrıca öyle haber verilerek darbe mi yapılır? Darbe yapmanın da kuralları vardır, gizliliği vardır. Bu bile düşünülse, iddiaların saçma olduğu anlaşılır.? Demiştir.

 

Sayın Karahanoğlu, iddiaları reddetmiş. Tabii kanıtlama sorumluluğu iddia sahiplerine aittir. Böyle bir girişimin olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmasının, basın yoluyla yapılan karşılıklı açıklamalarla anlaşılması da oldukça zordur. 

Ama, Millet olarak yaşadıklarımıza karşılık Eski Deniz Kuvvetleri komutanımızın ?Ayrıca öyle haber verilerek darbe mi yapılır? Darbe yapmanın da kuralları vardır, gizliliği vardır.? sözleri havada kalıyor. Rast gele söylenmiş, askeri darbeleri, askerlerin  olağan görevleri imiş gibi gösteren bir beyan. Aynen, 2006 yılında, Deniz Harp Okulunun eğitim yılı açılış töreninde söylenen, kendilerine ait  ?ya bu ülkeyi terk edecekler; ya da Anadolu denizinde boğulacaklar?  sözü gibi. 

Her duyduğumuza inanırız. Evet safız. Ama gözümüzün önünde cereyan eden olaylara değil de, söylenenlere inanacak kadar da aptal değiliz

Çünkü, Genelkurmay Başkanlığı İnternet sitesindeki 27 Nisan 2007 gece yarısı bildirisi ortada durmaktadır. Silahlı Kuvvetler tarafından Anayasa Mahkemesini etkilemek amacı yok idiyse, TBMM?de birinci oylamanın yapıldığı ve Ana Muhalefet Partisi tarafından da bu oylamanın iptali için Anayasa Mahkemesine dava açıldığı bir kritik zamanda, bu bildirinin anlamı nedir? 

Bu milleti kimse; Anayasa Mahkemesinin 367 kararı ile ilgili olarak NİSAN 2007?de; Genelkurmay ile Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, YÖK, Üniversiteler arası kurul, Yargıtay Başsavcısı, CHP ve hatta ANAP ve DYP arasında, birer kanal oluşturulmadığına ve bu kurumların birbirinden bağımsız ve hukuk içinde  davrandığına inandıramaz. (Tabii ki bu günkü parti kapatma davasındaki kanallar da bundan farklı değildir. 28 Şubat Post-Modern Darbesi nasıl farklı değilse..) 

Bence soru şöyle olmalı; acaba, önce sözlü olarak, aracılar vasıtasıyla Mahkeme etkilenmek istendi, ama milletin haberinin olmadığı bu sözlü önerilerle, Mahkemenin istenen kararı vermesinin inandırıcı olamayacağına hükmedildi de ondan sonra mı 27 Nisan internet bildirisi devreye sokuldu. Yoksa, bildiri Mahkeme Üyelerini ikna edemedi de ondan sonra mı aba altından sopa gösterildi. 

Her iki hal de vahimdir. Birincisi 27 Nisan İnternet Bildirisinin sahipleri ile tam bir işbirliği halinde olunduğunu; ikincisinin ise, tehditlere boyun eğildiğini gösterir. 

Sayın Demirel?e sorulduğunda, 28 Şubat dönemindeki uygulamaları ile darbeyi önlediğini söylüyor. Fakat gerçek darbeyi kendilerinin yaptığının üzerini kapatıyor. Zamanın Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş?a sorarsanız; o da Refah Partisini kapatma davasını açarak, fiili bir darbeyi engellediğini savunuyor. 

Devlet Kadrolarında liyakatin birinci şartı cesarettir. Cesaret de, hakkın gerektirdiği zamanlarda ölümü göze alabilmektir. İşte gerçek devlet adamlığı budur. 

İnsanlar iki şekilden biri  veya her ikisi ile tehdit edilebilirler. Birincisi, dünya mevki ve makamlarının engelleneceği; ikincisi ise hayatına mal olabileceği  tehdididir. 

Fiili darbeyi önlemek veya devleti zarardan kurtarmak için istenenlere boyun eğildiği iddiası inandırıcı değildir. Bu iddia ancak can ve makam korkusunun maskesi olabilir. Bu iddia ile kişiler kendilerini kandırır ve başkalarını da kandırdığını zannederler. Engellemek istediği kötülüğe kendisi alet olmaktadır. 

Hak yolunda ölümü göze alabilecek devlet adamlarına her zaman ihtiyaç vardır. İşte gerçek liderler onlardır. Onlar milletin hakkı için savaşları bile göze alabilirler. Ölüm, ölüm bir ölüm, var mı daha ötesi?! 19 NİSAN 2008

Adnan Tanrıverdi

E. Tuğgeneral

ASDER Gnl.Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn