Genelkurmay Başkanları Milleti Değil Orduyu Hizaya Sokmalıdır (13 Temmuz 2008)

GENELKURMAY BAŞKANLARI MİLLETİ DEĞİL

ORDUYU HİZAYA SOKMALIDIR 

30 Ağustos 2006 tarihinde emekliye ayrılan, eski Genelkurmay Başkanımız E. Orgeneral Sayın Hilmi Özkök, kendi dönemine ışık tutan, önemli açıklamalarda bulunuyor.

Gazeteci Fikret Bilâ tarafından, E.Ora. Özden Örneğin basına yansıyan günlüğündeki olayların kendi döneminde yaşanıp yaşanmadığını sorması üzerine, Sn. Hilmi Özkök ?Anılarda geçtiği öne sürülerek gündeme getirilen olaylarla ilgili olarak, ne vardır, ne yoktur derim..? diye cevap vermiş.

 

Aynı konuda  Yeni Aktüel Gazetesinin 10 Temmuz 2008 tarihli nüshasında yayımlanan haberde de; Sn Hilmi Özkök?ün, 2004 yılı bahar aylarında, zamanın Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur?u Genelkurmay Başkanı Makamına çağırarak, Jandarma karargâhında yapılan darbe toplantılarının görüntülerini izlettiği; Org Şener Eruygur?un ise inkâr edemediği bu görüntüler karşısında  tek cümle ile "Karargâhım bana ihanet etti" dediği belirtilmiştir.

Basında yer alan açıklamalar E. Org.  Sn. Hilmi Özkök?e ait ise, Silahlı Kuvvetlerin geleceği açısından vahim ikazlar içermektedir.

Yaşanan süreçte, eski bir Genelkurmay Başkanının meseleye, Demokrasi ve milli irade istikametinde müdahil olması, önemli bir aşama olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu günkü müspet davranışlar; TSK?nin siyaset dışı bırakılması için vaktiyle yapılması gerekip de yapılmayan görevlerden dolayı üstlenilmiş olan sorumluluğu ortadan kaldıramaz.

Yani Genelkurmay Başkanı olarak, kendine bağlı olmasa da, bir karacı Orgeneralin, meşru nizamı ortadan kaldırmak amacına matuf, darbe hazırlıkları ve planlamaları içinde bulunduğunu öğreniyor, fakat sadece ikazla yetiniyor.

Jandarma Genel Komutanının girişiminden haberdar olan Genelkurmay Başkanının kendine bağlı Kuvvet Komutanlarının da işbirliği halinde olduğunu bilmemesi de düşünülemez.

Türk Ceza Kanunun  ?Anayasal Düzene ve bu Düzenin İşleyişine Karşı İşlenen Suçlar? başlıklı  Beşinci Bölümünde, 309?dan 312. maddesine kadar sıralanan suçlara teşebbüs edenlerin, ki bunlar, Anayasayı, Cumhurbaşkanını, TBMM?ni ve Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenlerin, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırmalarını emrederken,  bu suçlar kapsamına girecek şekilde darbe hazırlığı yapan kişilerin, haklarında yasal işlem başlatmayarak sadece ikazla cezalandırılması da, görevi ihmal ve bu suçlara iştirak mahiyetini almaz mı?

Hilmi Paşa, 1996:2006 yılları arasında, dört yılı Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere 10 yıl Orgeneral rütbesi ile ve Yüksek Askeri Şura üyesi olarak TSK?de görev yapmıştır. Post Modern Darbe ve sonrasındaki gelişmelerde hissesi vardır. AKP?nin iktidara gelmesinden iki ay önce Genelkurmay Başkanlığına getirilmiştir.

Genelkurmay Başkanlığı sırasında, iktidar tarafından başlatılan demokratik bir çok girişim, TSK?nin örtülü müdahaleleri ile engellenmiştir. Kamu Yönetimi reformu Kanun tasarısı, YÖK Kanununun değiştirilmesi, meslek liselerine uygulanan katsayı adaletsizliğinin kaldırılması, Kur?an kurslarına devam etme yaşının indirilmesi, Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması, YAŞ kararı ile tasfiyelerin durdurulması ile ilgili girişimler bunlardan bazılarıdır. Yapılan baskılar sonucunda, TBMM?ne intikal etmiş olan bir kısım  yasa teklifleri Hükümet tarafından geri çekilmiştir.

Bunların her biri birer askerî müdahale mesamesindedir. Muhtemelen, Kuvvet Komutanlarının bu gün basına yansıyan darbe hazırlıkları Hükümete gerekçe olarak gösterilerek, bu darbecikler uygulamaya sokulmuş, demokrasinin işlemesi engellenmiş, milli irade ipotek altına alınmış, milletin onuru ile oynanmıştır.

Hilmi Paşa?nın Askerî Şûra üyeliği sırasında 952 subay ve astsubay inançları nedeniyle TSK?den re?sen emekli edilmiş, bu günkü çarpık kadrolaşma sağlanmıştır.

Halbuki, darbe için organize olanlar, siyaset meraklıları ve TSK?ni milleti hizaya getirmek için kullanma heveslileri, vaktinde yargı önüne çıkarılsaydı, bu gün  ordu hizaya getirilmiş, istikrarın önünde engel olmaktan çıkmış ve milletin hizmetinde bir güç  haline gelmiş olurdu.

Yazılı basında da geniş yer bulan, 05 Haziran 2006 tarihli, zamanın Genelkurmay Başkanı Sn. Hilmi Özkök?e açık mektup niteliğindeki bir yazımın sonuç bölümünü burada tekrar dikkatlere sunmak istiyorum.

??Sonuç bu gün ortadadır.

Disiplinsizler atıldığına göre, çeteleri kuranlar disiplinliler mi oluyor?  

Silahlı kuvvetlerin tepesindekiler siyaset yapar da genç kadrolar yapmaz mı?  

Genç kadrolarda çeteleşme olur da onların komutanlarında ve üst kadrolarında çeteleşme olmaz mı?  

Yoksa bu dayatmaları kimler yapıyor? 

TBMM?nin ve Hükümetin elini kolunu kimler bağlıyor?

Aba altından sopayı kimler gösteriyor?

Mevcut ortamda, milletin değerlerinin siyasiler tarafından savunulması fevkalade riskler taşıyor. Kritik dengeler altüst oluyor. İstikrar bozuluyor. Devletin itibarı zedeleniyor. Millet fakirleşiyor.

Sayın Genelkurmay Başkanım.

Muhalefeti herkes yapar.

Devletin ilkelerini herkes korur.

Bunun için siyasi partiler var, basın var, sivil toplum kuruluşları var, millet var, seçim var.

Hükümetlere ve TBMM?ne muhalefet etmek, karşısında anayasal kurumlarla ve muhalefet partisi ile muhalefet bloğu oluşturmak Silahlı kuvvetlere mi düşmeli?

Pekiyi Silahlı kuvvetler siyasetin içine dalarsa, milletle ve değerleri ile boğuşursa, dış tehditlere kim dur diyecek?

Bu millete Balkan Bozgunu gibi bir bozgun daha yaşatılırsa ortada devlet de millet de kalır mı?

Bırakınız, milletin meseleleri TBMM?de çözülsün. Silahlı Kuvvetlerimiz de onun emrinde verilecek savunma görevlerine hazır olsun.

Bırakınız, Silahlı Kuvvetler mensupları milletin efendisi gibi değil hizmetkarı gibi olsun.

Emekliliğinize birkaç ay kaldı. Son bir kez daha düşünün, milli irade ile çekişme içinde olacak değil, uyum içinde çalışacak bir komuta kademesi oluşumuna yardımcı olunuz. Bu gün gelinen noktadan memnun olduğunuzu düşünemiyorum. Görevi huzur içinde teslim edebileceğinizi de düşünmüyorum. Çünkü, emekliliğimin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen TSK?nin gidişat üzerindeki menfi rolünden ben rahatsızım. 05 Haziran 2006? (1)

Geldiğimiz noktada, geçmişi iyi değerlendirir isek, gelecek için daha kalıcı sonuçlara ulaşmamız mümkün olur.

Bu günün ve geleceğin Genelkurmay Başkanlarının birinci görevi, silahlı Kuvvetlerimizi siyasete alet etmemek ve Silahlı Kuvvetlerin içinden siyaseti çıkarmak olmalıdır. Devleti milleti ve Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi de, TSK?ni TBMM?nin ve milli iradenin emrine sokarak gerçekleştirilebilir.

İftiharla bir noktanın üzerine basmak istiyorum. Adaleti Savunanlar Derneği, kurulduğu günden itibaren, meşru zeminlerde kalarak, her kritik dönemde, Silahlı Kuvvetlerimizin her siyasi girişiminde, doğrunun, hakkın, milli ve manevi değerlerin ve milli irade hakimiyetinin yanında yerini almıştır. Paneller düzenleyerek, yazılı sözlü beyanatlar ve süreli yayınları ile milletimizi bilgilendirme ve askerî konularda müşavirlik yapma gayreti içinde bulunmuştur.

Silahlı Kuvvetlerimizin siyasetin dışına çıkarılması ile ilgili önerilerimizin (2) dikkate alınmasının milletimiz ve Devletimiz için yüksek menfaatler sağlayacağı hususundaki inancımızı burada tekrar belirtmekte yarar görüyorum. 13 Temmuz 2008

Adnan Tanrıverdi

E. Tuğgeneral.

ASDER Gnl Bşk.

(1) Genelkurmay Başkanımıza Açık Mektup (05 Haziran 2006)

(2) 28 Şubat Yargılansaydı... (02 Mayıs 2008)

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn