Genelkurmay Başkanına Komplo mu Kuruluyor (13 Haziran 2009)
GENELKURMAY BAŞKANINA KOMPLO MU KURULUYOR?
(İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANI'NI KİM HAZIRLATTI?)
Taraf Gazetesi, 11 Haziran 2009 tarihli nüshasında, Genelkurmay Harekât Başkanlığı, 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü tarafından hazırlandığı iddia edilen ve altında Dz. Kur. Alb. Dursun Çiçek'in isminin bulunduğu, ?İrtica İle Mücadele Eylem Planı? adında dört sayfalık bir plan özetine yer verdi.
Planın amacı; ?Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra etmek? olarak açıklanmaktadır.
Belge, eylem de içeren, bir psikolojik harekât planına benziyor.
Ortada bir metin var.
Metinde yazılanlar suç içeriyor.
Hedefinde Milletin oyları ile iktidarı üslenen AK Parti ile Yurt içi ve dışında etkin faaliyetleri ile, milletin çoğunluğunun gönlünde yer etmiş olan Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaati yer almaktadır.
Söz konusu planın hazırlanma sorumluluğu bakımından üç ihtimalden söz edebiliriz.
Birinci ihtimal; ?İrtica İle Mücadele Eylem Planı? Genelkurmay Başkanının emriyle, müsaadesiyle ve kontrolünde hazırlanmış olabilir.
Harekât Başkanlığı, Hükümet Direktifine göre Genelkurmay Başkanlığı düzeyinde Savunma Direktifleri hazırlayıp yayınlanmasında, harekat konseptlerinin belirlenmesinde, Askeri Stratejik konseptin hazırlanmasında, Kuvvet Komutanlıkları Harekat Planlarının koordine ve kontrol edilmesinde Genelkurmay Başkanlarına yardımcı olan Genelkurmay II. Başkanına bağlı, bir karargan ünitesidir.
Harekat planlarında; söz konusu harekâtın kimler tarafından, ne maksatla, nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde yapacağı sorularına, sistemli bir şekilde cevap veren esasları açıklanır. Planlarda esas plan ?Harekât Planı? dır.
Bu planın uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulan muharebe ve hizmet destek hususları ise harekât planının kendileri ile ilgili eklerinde belirlenir.
Her bir destek faaliyeti bir ek ve eke ilişik lahikalarla açıklanır. Esas harekat planının altında komutanın, eklerinin altında başkanların, lahikaların altında da şube müdürü veya proje subaylarının imzası bulunur.
Sözü edilen ?İrtica İle Mücadele Eylem Planı? altındaki imza dikkate alındığında, esas planın lahikasına benziyor.
Yani Harekât Başkanlığı, Genelkurmay Başkanının emri altında, onun beyni durumundaki bir ünitedir. Bu ünitede Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında bir planlamanın olması düşünülmemelidir.
Yukardaki bilgiler dikkate alındığında, Genelkurmay Başkanının 14 Nisan 2009 tarihli Harp Akademileri konuşması bu ihtimali desteklemektedir.
O konuşmasının laiklik, din ve asker ilişkisi bölümünde;
?Siyasi ve kişisel amaç ve çıkarlar için; dinin ve dinî duyguların alet edilmesine ve araç olarak kullanılmasına karşı olduklarını; dinsel cemaatlerin kapalı ve içe dönük olduğunu; cemaate giriş ve çıkışların çok farklı dinamiklere bağlı olduğunu; dinsel cemaatlerin, hele çıkar çevresinde örgütlenmişse, sivil toplum hareketi olduğunu öne sürmenin çok güç olduğunu; kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanan bazı din eksenli cemaatlerin hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini gördüklerini; her fırsattan istifade ederek, Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyetlerde bulunduklarını; bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepkisiz ve etkisiz kalacağının düşünülmesinin ise büyük yanılgı olduğunu? ileri sürerek, hem mütedeyyin kadroları barındıran siyasî partileri; hem de cemaatleri ve özellikle Fethullah Gülen Cemaatini hedef göstermişti.
Bu beyanlarda tarif edilen parti ve cemaatler, Ülkemiz için tehdit olarak değerlendiriliyor ise, bu kuşku, kamu oyu ile paylaşılmakla kalmayıp, bertaraf edilmesi için böyle bir plan hazırlattırılmış olabilir. Eğer böyle ise durum vahimdir. Güven ortamı bozulmuştur. Meşru yoldan tedbir alınmalıdır.
İkinci ihtimal; Söz konusu plan, Genelkurmay Başkanının kontrolü ve bilgisi dışında, Genelkurmay Harekât Başkanlığına kadar ulaşan, bir oluşum tarafından hazırlanmış olabilir.
29 Nisan 2009 tarihli İletişim Toplantısında; Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı'nın bu konuda bir inceleme yapıp yapmadığı, ''darbe iddialarının'' Genelkurmay Askeri Savcılığının yetkileri çerçevesinde bir değerlendirmeye alınıp alınmadığı, ordu içinde ayrı bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorular üzerine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sn. İlker Başbuğ;
''Türk Silahlı Kuvvetleri olarak biz demokrasiye, demokratik rejime, hukuk devletine bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz, buna müsaade etmeyiz, böyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla bu konulara ilişkin olarak şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Ve bu soruna yönelik herhangi bir araştırma inceleme ihtiyacı da yoktur.'' cevabını vermişti.
Biz o zaman Genelkurmay Başkanının bu tavrını, Ergenekon Soruşturmasının TSK içine girmesini engellemeye çalışan bir tavır olarak algılamıştık. Çünkü bir ihtilal örgütü varsa, bunun gövdesini askerlerin oluşturmaması mümkün değildir. Bu örgütün içindeki askerlerin omurgasını da muvazzaf askerlerin oluşturacağı düşünülmelidir.
Bu gerçeklere rağmen, bir kısım muvazzaf askerlerin de yargı önüne getirildiği, günlükleri ile, eylemleri ile önemli bir ihtilal girişimi davasında, örgütlenmenin TSK içinde bulunamayacağını beyanla, işi geçiştirip, soruşturmamak, en iyimser düşünce ile, başını kuma sokmak anlamına gelmektedir.
E. Oramiral Sn. Özden Örnek'in günlüklerindeki bilgilerin Genelkurmay arşivlerinde olmadığını ileri sürerek, iddiaları soruşturmamak da ipe un sermek demektir.
Genelkurmay Başkanlığının iddiaları sulandırmaya hakkı yoktur. İddiaların üzerine ciddi olarak gitmesi gerekmektedir. Aksi takdirde insiyatif dışı gelişmeler olabilir ve benzeri planlar geliştirilebilir.
Birinci ihtimal vahim, bu ihtimal ondan da vahimdir.
Üçüncü ihtimal; Özellikle yargı önüne çıkarılan Ergenekon sanığı emekli askerlerin Genelkurmay Başkanına karşı geliştirdikleri bir KOMPLO olabilir.
Ergenekon davası süratle ilerlemektedir.
Birinci iddianamede adı geçen sanıkların yargılanması sürmekte, ikinci iddianame mahkemeye verilmiş, üçüncü iddianame de hazırlık safhasındadır.
Üst kademe asker ve bürokratlar, ceza evinden bir şekilde kurtulmuş, daha üst kademelere ise henüz ulaşılamamıştır.
Tutuklu bulunanların, başlangıçta var olan kurtarılacaklarına dair ümitleri kaybolmaya başlamıştır.
Genelkurmay Başkanlığının kendilerine sahip çıkmadıkları ve hatta, yargıya yardımcı olunduğuna dair endişeleri artmakta ve sahipsiz kalındığına inanmaya başlamaktadırlar.
Genelkurmay Başkanı, yayınlanan planda belirtilen eylemleri doğrulayan açıklamaları Nisan ayındaki bilgilendirme toplantılarında dile getirmiştir.
Bu bilgilere dayanılarak ?İrtica ile Mücadele Eylem Planı? isminde bir belge akademik kariyeri bulunan her asker tarafından hazırlanabilir ve kolay ortaya çıkması için de tutuklanma ihtimali yüksek bulunan emekli askerlerin bürolarında muhafaza edilebilir.
Bu yolla, bir taraftan Genelkurmay Başkanı kamu oyu önünde zor duruma düşürülerek intikam alınmış olur, diğer traftan da bir baskı unsuru olarak etkisinden yararlanılabilir.
Sonuç olarak;
Yayınlanan belgenin Genelkurmay Başkanına karşı geliştirilmiş bir komplo olması ihtimali daha yüksek ve daha gerçekçidir.
Genelkurmay Başkanlığında hazırlanmış, çok önemli ve çok gizli olması gereken bir planın ilgisiz ve terör örgütü üyesi olarak yargılanan bir kişinin avukatının bürosunda bulunması da pek normal değildir.
Ama, gelişmeler, diğer ihtimallerin de imkan dahilinde olduğunu göstermektedir.
Mesele mutlaka aydınlatılmalıdır.
Birinci ihtimalin üzerine, sivil toplum, Hükümet, Yargı ve TBMM'i,
İkinci ve üçüncü ihtimalin üzerine de, askerî ve sivil Yargı ile Genelkurmay Başkanlığı gitmelidir.
Genelkurmay, Ergenekon soruşturmasının Silahlı Kuvvetlerin içinde derinleştirilmesini engelleyen kalkan görevini yapmaktan vazgeçip, yardımcı olma konumuna geçmelidir.
13 Haziran 2009
Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral
ASDER Gnl. Bşk.
ASKERİN AÇIKLAMALARI:
Olayın üzerinden üç gün geçtikten sonra (15 Haziran 2009), Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Askerî Savcılığı, konu ile ilgili açıklama yapmıştır.
Genelkurmay Askerî Mahkemesinin yasak koyması, yazılı ve sözlü basında meselenin tartışılmasını engelleyemedi. Geç de olsa, sorulara yeterli cevap niteliği taşımasa da Genelkurmay Başkanlığı ve Askerî Savcılık bir açıklama yapma zorunda kalmıştır.
Açıklamalar zihinlerdeki sorulara açıklık getirmemiştir.
Harekât Başkanlığı Genelkurmay Başkanı emir ve kuruluşunda bir karargah birimidir. Genelkurmay Başkanının emri olmadan, özellikle böyle ciddi bir konuda plan geliştiremez. Genelkurmay açıklamasında en azından Komuta katının böyle bir emir vermediği, böyle bir planın hazırlanması için bir inisiyatif tanımadığı hususu yer almalıydı.
Meseleyi yargıya havale ettik demek, yeterli değildir.
Silahlı Kuvvetler, bünyesi içerisindeki suç oluşum veya ihbarları karşısında, bir taraftan adli tahkikat başlatırken, diğer taraftan, işin uzmanlarından oluşturduğu bir heyet tarafından da idarî tahkikat yaptırır. Bu sayade, uzun sürecek askeri adlî tahkikat sonuçlanıncaya kadar, söz konusu olay hakkında komuta katının bir kanaate sahip olması sağlanır.
Bu meselede bu yöntemin seçilmediği anlaşılmaktadır.
Böyle olunca, Askerî Mahkemenin yayın yasağının, sanki TSK'den bir açıklama yapılmaması için konulduğu gibi bir kanaat hasıl oluyor. Çünkü bu yasağa sadece Silahlı Kuvvetler uydu. O da ancak iki gün sürdü.
Genelkurmay Başkanlığının yargıya vurgu yapması memnuniyet verici. Ancak, yargıyı devre dışı bırakarak inançlı insanların tasfiyesi için, idarî bir organ olan, Yüksek Askerî Şûra Kararlarını kullandığı hatırlanırsa, bu mesele için idarî tahkikat başlatmamış olmasının sebebi kuşku ile karşılanır.
Meselenin aslına yönelmek gerekirken, planı ortaya çıkaran Taraf Gazetesi hakkında da suç duyurusu yapması ayrı bir garipliktir.
Genelkurmay Başkanlığına komplo kurulması ihtimali ağır basmakla beraber, Genelkurmay Başkanını istifaya veya emekliye sevk etmeye götürecek ciddiyette bir olayla karşı karşıyayız.
Meseleyi Askerî Yargının araştırması yetmez.
TBMM de konuyu araştırmalıdır. 15 Haziran 2009
Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral
ASDER Gnl. Bşk.
TEDBİRLER GECİKTİRİLMEMELİDİR:
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın İlker Başbuğ, bugün (16 Haziran 2009) saat 10 00'da haftalık görüşmelerini yaptılar. Başbakan görüşme sonrasından ?Eğer bu iddialar gerçek dışıysa devletin kurumlarını karşı karşıya getirmek, devletin kimi kurumlarını yıpratmak, bir tahrik ortamı oluşturmak gibi niyetler taşıyorsa, evet bu vahimdir. Eğer iddialar doğruysa mesele daha vahimdir.? dedi.
Anlaşılan, Başbakan, görüşmeye rağmen, basına yansıyan, ?İrtica ile Mücadele Eylem Planının? gerçek olup olmadığına dair ve gerçekse kimin hazırladığı konusunda bir kanaate sahip olmamış.
Hem meselenin aydınlanması, hem de ulaşılan sonuça kamuoyunun inanması gerekmektedir. Bu husus rejimin selameti için gerekli olduğu kadar TSK'nin kaybettiği prestijini yeniden kazanması için de gereklidir.
Bunun için en birinci görev Genelkurmay Başkanlığına düşmektedir.
Hiyerarşide, Genelkurmay Başkanı ile ?3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü? arasında, üç kademe daha var.
Bu kademeler, II. Başkan, Harekât Başkanı ve Bilgi Destek Dair Başkanı'dır.
Öncelikle, durum aydınlanıncaya kadar, Harekât Başkanı, Bilgi Destek Daire Başkanı, 3. Bilgi Destek Şube Müdürü ile şubedeki tüm personelin görev yeri değiştirilmelidir.
Görev yeri değiştirilen personelin, Ergenekon Savcılarınca sorgulanabilmesine imkan sağlanmaldır.
Darbe ve askerî müdahaleler üç dayanaktan güç almaktadır.
-
Yetki veren yasal dayanak,
-
Milli iradeye ters kadrolaşma ve
-
İstikrarsızlıktır.
Milli iradeye karşı TSK'ne güç veren yasalarda bir değişiklik olmamıştır.
Manevî değerleri tehdit gören zihniyet, 28 şubat 1997 tarihine nazaran daha yoğun şekilde TSK kadrolarında bulunmaktadır.
Müdahaleleri engelleyen etken, sadece tek parti hükümeti sayesinde sağlanabilen istikrardır.
Ergenekon oluşumunun görevi ve dolayısıyla ?İrtica İle Mücadele Eylem Planı? ile yapılmak istenen istikrarı bozmaktır.
Başarılı olur ise, daha post modern müdahalelere hazır olmalıyız.
Yeni müdahalelerle karşılaşmak istemiyor isek, darbecilerin yasal dayanakları ellerinden alınmalı ve milletin çoğunluğunun değerlerine ters kadrolaşma kırılmalıdır.
Yasal Dayanakların kaldırılması için;
-
TSK'nin, siyasetin merkezine oturmasında birinci etken olan Milli Güvenlik Kurulunun yapısı değiştirilmeli, bu kurulda sadece Genelkurmay Başkanı bırakılmalıdır.
-
İç Hizmet Kanununun 35. maddesi, TSK'nin Cumhuriyeti Koruma ve Kollama görevine re'sen karar vermesini engelleyecek şekilde değiştirilmelidir.
-
Milli Güvenlik Siyaset Belgesindeki iç tehdit değerlendirmeleri kaldırılmalı, ceza kanunlarında sıralanan suçlar ve bunlara verilecek cezalar yeterli kabul edilmelidir.
-
TSK'nin uhdesinden iç güvenlik görevi alınmalı, sadece dış tehditlere karşı Yurt Savunması görevi verilmelidir. İç Güvenlik İçişleri Bakanlığına bırakılmalıdır.
Kadrolaşmanın engellenmesi için de;
Yüksek Askerî Şûra Kararları Yargı denetimine açılmalıdır.
Ülkeyi çalkalayan benzeri olumsuz darbe girişimleri ile karşılaşmak istemiyor isek, TBMM ve Hükümet bu değişiklikleri, bugün gelinen durumu fırsat bilerek, bütün kesimlerin desteğini almışken, süratle yapmalıdır. 16 Haziran 2009
Adnan Tanrıverdi
Emekli Tuğgeneral
ASDER Gnl. Bşk.