Türk Ordusu Demokratikleşebilir (02 Kasım 2009)

TÜRK ORDUSU DEMOKRATİKLEŞEBİLİR 

Evet bu mümkün dür.

Belge krizinde, Genelkurmay Milleti karşısına aldı.

Belki gerçekten, ortaya çıkan belge, Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün, Genelkurmay'a komplosudur.

3.Bilgi Destek Şubesi bünyesinden veya ilişkili bir birimden, Ergenekon uzantısı bir subay, Dz.P.Kur.Alb. Dursun Çiceğin imzasını taklit ederek (her halde çok deneyerek mümkün olabilir), ortada dolaşan belgeyi hazırlamış; sonra aslını muhafaza ederek, fotokopisini Haziran'da, aslını da Ekim'de servis etmiş olabilir.

 Bu kişi, vatansever subay olarak basına yansıyan, ıslak imzalı belgeyi ve bir kısım ortada dolaşan bilgileri de ekleyerek ihbar eden kişi de olabilir.

Yani hakikaten Genelkurmay Ergenekon'un bir koplosu ile karşı karşıya kalmış olabilir.

Bu belge Genelkurmay Başkanının direktifi ile hazırlanmış irtica ile mücadele planının aynı olsa idi, Birkaç subay feda edilip bu meselenin içinden sıyrılınabilirdi.

Genelkurmay Başkanı Org. Sn. İlker Başbuğ, gerçekten Silahlı Kuvvetleri Hukuk çizgisine çekme gayreti içinde bulunabilir.

 

Bu ihtimal kuvvetli bir şekilde mevcuttur.

Bu bakımdan Genelkurmay Başkanımıza seslenmek istiyorum.

Durum böyle ise, Silahlı Kuvvetleri Hukuk Çizgisine çekme gayretinde, uygulanan strateji çok yanlıştır.

Mensubiyet duygusu ile Silahlı Kuvvetlerin darbeci geçmişine sahip çıkılarak ve meseleler örtbas edilerek sağlıklı sonuca varılamaz.

Sonra sorumluluk almadığınız dönemlerin faturasını da size ödettirirler. Kimseyi de kendinize inandıramazsınız. Vicdanınızla Ergenekon zihniyeti arasında sıkışır kalırsınız.

 

Gerçekten, darbeler döneminin geçtiğine, Silahlı Kuvvetlerin siyasete bulaşmamasına ve hukuk çizgisinde kalması gerektiğine inanıyorsanız, ?Silahlı Kuvvetlerin Demokratikleşmesi? meselesini Kasım sonu veya Aralık başında yapılacak yılın ikinci Şûra toplantısına getirmelisiniz.

Demokratik olması için, kararın Yüksek Askerî Şûra'da alınması da ayrı önem taşır.

 

Şûra'da; Silahlı Kuvvetleri siyasetle ilgilenmek zorunda bırakan, darbe ve müdahalelere sevk eden, Milletin Jandarması konumuna sokan, kışlasından çıkaran, iç güvenliği dış güvenliğin önüne geçiren sebepler görüşülmeli ve sonunda, Millete aşağıdaki açıklama yapılmalıdır.

 

  1. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, Silahlı Kuvvetlerimizin üstlendiği, Cumhuriyeti koruma ve kollama misyonu, Devletin Yasama, Yargı ve Yürütme Ergleri ile bilinçlenmiş sivil toplum kuruluşları tarafından etkili bir şekilde üstlenilebileceğinden, artık bu görev silahlı kuvvetlerimizden alınmalıdır. Bunun için TSK İç Hizmet Kanunun 35 inci maddesi, TSK'nin, idareye re'sen el koymasına yasal dayanak yapılamayacak şekilde değiştirilmelidir.

  2. Genelkurmay Başkanı dahil beş Orgeneralin Milli Güvenlik Kuruluna üye olması, Silahlı Kuvvetlerimizin üst Komuta Kademesini ve Karargahlarını iç ve dış siyaset ile aktif olarak ilgilenmek mecburiyetinde bırakmaktadır. Olumsuzluklara sebep olan bu durumun düzeltilmesi için MGK 'nun oluşumu ve görevleri ile ilgili yasal mevzuat yeniden düzenlenmelidir.

  3. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinde (MGSB) belirtilen iç tehditlere karşı tedbir alma görevi verildiğinden, Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan ?İrtica İle Mücadele? ve benzeri iç güvenlik görevlerine ait planlar, TSK' ni millete karşı savunma planları hazırlayan, Milletin bir kısmını tehdit ve düşman olarak algılayan bir güç konumuna sokmakta ve Millet ile TSK'nin arasına büyük uçurumlar koymaktadır. Bu tür tehditler, asayiş meselesi olarak algılanmalı ve bertaraf edilmesi görevi Silahlı Kuvvetlere verilmemelidir.

  4. Silahlı Kuvvetler personeli, savaş hukukuna göre yetiştirildiğinden, iç güvenlik görevlerinde kullanılması, kendi vatandaşlarımıza karşı hukuk dışı uygulamalara sebep olmaktadır. İç güvenlik ve asayiş görevleri, hukuk nosyonuna sahip güvenlik güçleri tarafından üstlenilmeli, Silahlı Kuvvetler, tamamen dış tehditlere karşı donatılıp eğitilmelidir. Bu nedenle, Silahlı Kuvvetlerimiz, aşamalı olarak aktif iç güvenlik görevlerinden çekilmelidir.

  5. Yüksek Askerî Şûra, Silahlı Kuvvetlerimiz ile ilgili Kanun, Tüzük ve Yönetmelik Taslakları, Strateji, konsept, hedef ve ana programlar hakkında görüşler bildiren bir istişare organıdır. 1982 Anayasası ve daha sonra 926 sayılı TSK Personel Kanununda yapılan değişikliklerle, bu kurula verilen yetkiler ve bu yetkilerin yargı denetimi dışında tutulması, YAŞ'nın hukuk dışı uygulamalar yapan bir kurum olarak algılanmasına ve bazen de keyfiliğe sebep olmaktadır. Askerliğin temeli disiplin, disiplinin olmazsa olmazı da İTAAT ve HUKUKA riayettir. Her ne sebep olursa olsun, idarî işlemler yargı denetimine kapalı olmamalıdır. Bunun için Anayasa'da ve Kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

  6. Kuruluş amacı Askerî Disiplinin temini olan Askerî Mahkemelerde, askerî sistem içinde, hakim güvencesi zedelendiğinden, yargı birliği sağlanacak şekilde, ama askerî disiplinin zedelenmesini önleyecek tedbirler alınarak, Askerî Yargı Sistemi yeniden düzenlenmelidir.

  7. Kuvvet Komutanlıkları kuruluşunda bulunan askerî okullar Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı; askere alma işlemi ve sorumluluğu, yükümlülerde olduğu gibi profesyonel personelde de MSB lığına bırakılmalıdır. Uygulamalı eğitimi içeren sınıf okulları ise Kuvvet Komutanlıklarına bırakılmalıdır.

 

Eğer ilk Yüksek Askerî Şûra veya Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Sn. Genelkurmay Başkanının teşviki ile, asgari yukarıdaki alanlarda benzer kararlar alınarak Kamu Oyuna açıklanır ise; Silahlı Kuvvetlerimizin üst yönetimi ile Milletimiz arasında oluşan soğukluk yerini sevgi ve muhabbete bırakacaktır.

 

Sayın Genelkurmay Başkanımızın 14 Nisan Harp Akademileri konuşmasında sivil-asker ilişkilerindeki sözlerini hatırlarsak, Genelkurmay Başkanının yetkilerini devretmeye istekli görülmemektedir.

Ancak, 26 Ekim tarihli Genelkurmay Bilgilendirme Notundaki; ?Türk Silahlı Kuvvetleri, her ortamda, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne, soruşturma usul ve yöntemlerine bağlı olduğunu söylem ve eylemleriyle ortaya koymuştur ve koymaya da devam edecektir.? sözüne baktığımızda, yukarıdaki düzenlemelerin asker tarafından kabul edilmesi zor olmayacaktır.

Yukarıdaki düzenlemelere, bir sonraki olmazsa, ondan sonraki Genelkurmay Başkanı rıza göstermek zorunda kalacaktır.

Dünyadaki değişimin farkına varılmalıdır.

Darbeler ve dayatmalar dönemi geçmiştir.

Genelkurmay Başkanı Sn. İlker Başbuğun değişimin tetiğini çekmek için şansı büyüktür.

Yakın çalışma arkadaşları ile, emir komuta bağlantısı dışında, hoca-talebe ilişkisi; yakın çalışma arkadaşlarının da emrindeki üst düzey generaller arasında da aynı bağ bulunmaktadır.

Eğer, ortada dolaşan belge gerçekten Genelkurmay Başkanlığında hazırlanmamışsa ve Silahlı Kuvvetlerin eylem ve işlemlerine hukuk hakim kılınmak isteniyorsa, köklü değişiklerin yapılma zamanı gelmiştir.

Yapın bu değişiklikleri...

Türk Tarihine, Devletin ayağına köstek vuran değil, Demokrasi Kahramanı olarak geçin.

Meselenin esas çözümü buradadır. Yoksa, 10-15 subay darbe teşebbüsünden ceza alıp, meselenin kapatılması, çözüm değildir.

Sistem böyle kaldığı sürece, Çiçekler gider, böcekler gelir. Şahıslarla uğraşmayı bırakıp, sistemi gözden geçirelim.

Taşlar yerine oturtulursa, belki Ergenekon yargılamasında 28 Şubat sorumluları da yargıç önüne çıkarılır. Ama, gerilim ortadan kalkarsa, bölücülere tanınan açılım imkanı, darbe sanıklarına da tanınır. Millet de onları gönül rahatlığı ile affeder.

Asker-Millet yeniden kaynaşır. Darbe ve müdahaleler tarihe karışır. Milletin ayağındaki prangalar kırılmış, Devletimiz de Dünya Milletler ailesinde layık olduğu yüksek yerini alır.

Arada bir maceracı çıkarsa da, çıkarırız yargı önüne, hukuk da onun hakkından gelir.

Her şey, herkes için daha iyi olur. 02 KASIM 2009

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn