Genelkurmay Basın Açıklaması Doğru Okunmalı (07 Kasım 2009)

GENELKURMAY BASIN AÇIKLAMASI

DOĞRU OKUNMALI

06 Kasım 2009 tarihinde Genelkurmay Kararğahında yapılan basını bilgilendirme toplantısında, Gnkur. Gen. Sek. Tümg. Ferit Güler, İletişim Daire Bşk. Tuğg. Metin Gürak ve Adlî Müşavir Hıfzı Çubuklu hazır bulundu.

Basın toplantısında, ikinci ihbar mektubunda, TSK tarafından işletilen internet siteleriyle ilgili bir andıcın medyaya gönderildiğini hatırlatan Tuğg. Hıfzı Çubuklu, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Başbakanlık'ın, tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarına gönderdiği, ilgili plan ve direktifleri çerçevesinde irticai ve bölücü tehdit unsurlarını izlemek üzere kurulmuş, işletilmiş internet siteleri bulunmaktadır.'' ifadelerini kullandı.

 

Çubuklu, burada Başbakanlığın bir direktifine atıf yapıyor.

İfade gayet net.

?İrtica ile Mücadele Planı? nı ve bunun gerektirdiği faaliyetleri Başbakanlığın direktifi ile yaptıklarını açıklıyorlar.

Meselenin biraz daha netleşmesi için, 24 Haziran 2009 tarihinde basına da yansıyan ?Komplo Gerçeği Gizlememelidir? başlıklı yazımızın ilgili bölümünü burada tekrar dikkatlere sunmak istiyorum

?..Taraf Gazetesinde yayınlanan ve suç içeren plan, Genelkurmay Karargahında hazırlanmamış olsa da Genelkurmay Başkanlığının ?İrtica ile Mücadele Planı? nın olmaması.. bize göre mümkün değildir. Çünkü ?Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi? nde (MGSB) birinci iç tehdit İRTİCA dır.

Hatıralarımızı tazeleyelim:

21 Haziran 2005 tarihinde yapılan Toplantısında, yeni MGSB'nin MGK'na sunulduğu ancak görüşülemediği açıklanmıştı.

24 Ekim 2005 tarihinde toplanan MGK, MGSB'ni Bakanlar Kuruluna havale etti.

20 Mart 2006 tarihinde de Belge Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı.

Belgede, sırası ile ; İrtica, Bölücülük ve Aşırı sol, İç tehdit olarak belirlenmişti.

...................................................

MGSB Milli Güvenliğin planlanmasında temel bir belgedir. Belgede belirtilen iç ve dış tehditlerin karşılanması için, Bakanlar Kurulu, Genelkurmay ve diğer icrai birimlerine ?Topyekûn Savunma Direktifi? yayınlamak durumundadır.

Direktifi alan Genelkurmay da iç güvenlik görevleri için ?Emniyet ve Asayiş Planlama Direktifi? (EMASYA), dış tehditler için de ?Genel Savunma Planlama Direktifi? (GESAP) yayınlamak durumundadır.

Bu belgelerin birer suretinin de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde, yani Hükümetin kontrolünde olması gerekir.

..............................................................

Sonuçta diyebiliriz ki, ortada dolaşan belge fotokopisi Genelkurmay Başkanlığı birimlerinde olsa da olmasa da, Genelkurmay'da ?İrtica ile Mücadele Planı? vardır. MGSB'de iç tehdit değerlendirmeleri kaldığı sürece plan meşrudur. İç Tehdit değerlendirmesi kaldırılır ve hala ?İrtica ile Mücadele Planı? varlığını korursa gayrimeşru olur ve suç teşkil eder.?

diyerek, Genelkurmay Başkanlığında, dayanağını, Milli Güvenlik Siyaseti ve Başbakanlık ?Topyekûn Savunma Direktifi? nden alan bir İrtica ile Mücadele Planı bulunması gerektiğine vurgu yapmıştık. Tuğg. Çubuklu da bu direktife atıf yapıyor.

Mesele ortada dolaşan belgenin Genelkurmay'daki belge mi, yoksa sahte bir belge mi olduğu meselesidir.

Bununla ilgili olarak da, son basın toplantısında, Adlî Müşavir;

?Karargâhta böyle bir belge hazırlanıp hazırlanmadığı, haberin yayımlandığı gün orijinalinin imha edilip edilmediği, bilgisayar kayıtlarının temizlenip temizlenmediği ve bu suretle delillerin karartılıp karartılmadığı' konularında soruşturmanın halen devam ettiğini, bu çerçevede askerî savcılığın, delil niteliğindeki belgenin aslını, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'ndan üç kez istediğini birincisinde fotokopisi geldiğini, diğerlerinde cevap verilmediğini'' ifade etmiştir.

 

Bu ifadeden Genelkurmayın, Belgeden dolayı kurumsal sorumluluk olmadığını, kişisel sorumluluğun bulunup bulunmadığının araştırılmasında da, sivil yargıya güvenilmediğini, bu nedenle de son ıslak imzalı belgenin Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderilmesini istediği anlaşılıyor. Yani, Genelkurmay Başkanlığı planın, emir komuta zinciri içinde hazırlanıp hazırlanmadığını bilemezmiş gibi, meseleyi Askerî Savcılığa havale ediyor.

 

Mesele böyle olunca basındaki tartışmanın mecrası yanlış.

 

Birincisi; Asker demek istiyor ki, MGSB 'de irtica tehdit olarak gösterilmiş, buna dayanarak, Başbakanlık Genelkurmaya irtica ile mücadele görevi; İç Hizmet Kanununun 35. maddesi de, Cumhuriyeti koruma kollama görevi vermiş, bunlara dayanarak da Genelkurmay Başkanlığı planlar yapmak, gerekli olduğunda da müdahaleler yapmak durumundadır.

Biz de, dayanakları, yani MGSB ve İç Hizmet Kanununun 35. maddesini, tartışacağımız yerde, belge üzerindeki imzanın, gerçek mi sahte mi olduğunu tartışıyoruz.

 

İkincisi; Vaki olan bir mesele yargıda çözülmelidir. Genelkurmay Başkanlığında Kurumsal sorumluluk olup olmadığı konusunda Kamu oyunun kuşkusu bulunmaktadır. Kurumsal yetki aşımında bulunma ile suçlanan Genelkurmay, konuyu kendine bağlı mahkemede sağlıklı sonuca ulaştıramaz. Velev ki, Dursun Çiçek imzalı belge sahte olsun. Bu durum, Askerî Mahkemede tespit edilirse buna kimseyi inandıramazsınız. Bu nedenle, soruşturma bütün yönleri ile Sivil Savcılıkta yapılmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı da yargının sağlıklı sonuçlanması için Sivil Savcıların taleplerini kolaylaştırmalıdır. Askerî Yargı'da mı, Sivil Yargı'da mı mesele çözülsün konusunda ihtilaf var ise, konu Uyuşmazlık Mahkemesine götürülür. Uyuşmazlık Mahkemesi ?adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili bir mahkeme? değil mi?

Biz olayı yargıya bırakıp, Askerî Mahkemelerin yetki ve sorumluluklarını ve yargı birliğini tartışıp, talep etmek yerine, ancak yargılama sonucunda belli olabilecek belge gerçektir, sahtedir konusunda kutuplaşmış, bunu tartışıyoruz.

 

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık, yetkili, konuya vakıf ve güvenilir bir idari tahkikat heyeti ile konuyu Genelkurmay Karargahında inceletebilmelidir. Alınacak idarî tedbirlerin yargı sonucuna kadar gecikmemesi için de bu tür denetlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.

 

Asker Siyasetin dışına çıkarılmak isteniyorsa, temel meselelere yönelinmelidir. Bu meseleleri de çözümleri ile birlikte, 02 Kasım 2009 tarihli ?Türk Ordusu Demokratikleşebilir? başlıklı yazımızda dile getirmiştik. 07 Kasım 2009

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn