Yeniçağ Gazetesini Protesto ediyoruz (06 EKİM 2007)

YAŞ MAĞDURLARININ YARASINA TUZ BASIYORLAR 

YENİÇAĞ Gazetesinin  köşe yazarlarından birinin, 05 Ekim 2007 tarihinde, ?Şehitler mi, ordudan atılanlar mı, hangisi muteber?? başlıklı yazısını üzülerek, hayretle ve esef ederek okudum.

Derneğimiz mensuplarını  infiale sevk eden bu yazının tamamen camiamızı hedef göstermek amacıyla yazıldığı anlaşılmaktadır.

 

Zamanlamasını da anlayabilmiş değiliz. Her halde ısmarlama bir yazı.! Yeni Anayasa çalışmaları var ya.. Hukuk dışı işlemlere imza atan bir kısım kurumların işlemlerinin yargı denetimine açılması çalışmaları gündemde ya.. Yargı önünde işlemlerini savunamayacak ve mahkum olacak çevrelerce, ısmarlanan bir konu olsa gerek. Her halde bu yazarınıza da, ancak bu tür yazıları yazmak yaraşır.

Yazıyı ısmarlayanlara söylüyorum. Korkunun ecele faydası yoktur. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Provokasyonlarla, hukuk dışı işlemleri devam ettirmek mümkün olamıyor. Eninde sonunda, haksızlık yapanlar ve destek verenler, bunun hesabını vereceklerdir. İnancımız o dur ki, bu dünyada hesaptan kurtulurlarsa, ahirette mazlumların elleri yakalarında olacaktır. En iyisi adaletle davransınlar. O zaman, adîl yargılamaktan ve yargılanmaktan korkmazlar. 

GELELİM YAZARIMIZIN YAZISINA:

Yazar;?Dün elime bir liste geçti. Liste Siyasal İslamcı olmaları nedeniyle yakın bir geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen 22 kişinin şimdi hangi işleri yaptığını gösteriyor.
Bilginin kaynağından emindim ama yine de telefonla soruşturmalar  yaptım. Sonuç bize bildirilenin aynısı. Listedeki isimleri açıklayamayacağım. Zira böyle bir şey onları hedefe koymak olur, dolayısı ile de buna vicdanımız el vermez. 

(?)Diyeceksiniz ki ne var bunda, adam Ordu?dan kovuldu ve başka bir işe girdi! Hadise şekil olarak öyle gibi görünse de farklıdır. 22 kişilik liste buzdağının mini bir boyutudur.? İfadeleri ile konuya giriyor.

Anlaşılan eline bir liste tutuşturulmuş ve kulağına da bazı bilgiler fısıldanmış?

Şimdi, herkes gibi biz de merak ediyoruz. Bu 22 kişi kimdir? Yaptıkları işler, yüz kızartıcı mıdır? Devleti ve milleti mi soyuyorlar? Yasa dışı ve toplumun hoş görmeyeceği türden işler midir?

Yoksa 28 şubat 1997 tarihindeki Milli Güvenlik Kurulu Toplantısından sonra, 28 Şubat kararlarına eklenen, ?İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK?nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.? dayatmasına rağmen bazı kurumlarda çalışma imkanı bulabilmiş şanslı mağdurlar mıdır?

Yazarımız, bu kişilerin kimler olduğunu yaptıkları işlerin neler olduğunu açıklamaya vicdanının el vermediğini söylüyor.

Toplum tarafından tasvip edilmeyecek bir iş yapıyorlarmış izlenimi verecek ifadeler kullanmak hangi vicdana sığar? Ayrıca sayıları 1525?i bulan mağdurların tamamını, üstü kapalı ifadelerle, töhmet altında bulundurmaya vicdanı nasıl müsaade ediyor? Sonra, size zaten listeleri, fırsatını bulabilseler,  bu mağdurları tekrar tekrar  mağdur etme imkan ve niyetinde  olanlar vermişler.  Neyi kimden gizliyorsunuz?

Yazarımızın neye hizmet ettiğini iyici bilmesi gerekir zannederim. Dernek üyelerimizden bazılarına, re?sen emeklilik kararlarını açıklayan bazı yakın komutanları ?sivil hayatta simit bile satamayacak hale getirileceksiniz? demişlerdir. Her halde yazarımız da bu arkadaşlara onlar kadar hınç duyuyor ki, ?kovulmuşlar?, ?atılmışlar?,?dışlanan?, ?güruh? gibi sözlerle YAŞ mağdurlarını aşağılamaya çalışıyor. Aslında, köşe yazarları fevkalade önemli bir toplumsal görev üsleniyorlar. Keşke, çıkış noktaları hak ve adalet merkezli olabilse..!

 

YAZARIMIZ DEVAM EDİYOR:

Ve; ?Bugün irtica ya da cemaat mensubu iddiasıyla Ordu?dan ihraç edilip de boşta olan, iş arayan, muhtaç olan bir tek kişi bile yoktur.

Maalesef TSK ?dan sakıncalı diye dışlanan bu güruh sadece siyasi iktidar tarafından sahiplenilmiyor, ayrıca cemaatler tarafından da baş tacı ediliyor. Dahası, bunlar çevrelerine mücahit olarak sunuluyor.

Yanlış okumadınız, Ordu?dan Siyasal İslam mensubu gerekçesi ile atılanlar, bu çevrelerde maalesef manevi kahraman ilgisi ve muamelesini görüyor.

Ve heyhattttt...? diyor.

Araştırma ve sorma ihtiyacı duymadığı için, YAŞ mağdurlarının sosyal durumlarının, psikolojik durumlarının, ailevî durumlarının, çoluk-çocuklarının, iş ve ekonomik durumlarının nasıl olduğunu nereden bilecek? Abalıya vuracak ya. ?boşta olan, iş arayan, muhtaç olan bir tek kişi bile yoktur.? İddialı yalanı ile ancak yazısına kuvvet kazandırabiliyor.

Bizim arkadaşlarımız, kendilerine yasal bir suç isnat edilmeden, her hangi bir mahkemede yargılanmadan, yargı önünde suçu tescil edilmeden, savunma hakkı dahi tanınmadan,  yargı önünde  hak arama imkanı da ellerinden alınarak; uzunca bir süre sadece disiplinsiz denilerek, ama ya inancını hayatına uyguladığı için, ya da eşi inancı gereği örtündüğü için tehdit olarak görüldü ve hukuk dışı bir işlemle, adaletsizce, re'sen emekli edildi. Şimdi bu arkadaşlarımızın sayısı 1525'dir. (YAŞ mağduru olmayı göze alamadıkları için mağdurlarla benzer hayat tarzı sürdüren ve imkan bulduğu için kendiliğinden ayrılanları da düşündüğümüz zaman, tasfiyenin boyutu on bini bulmaktadır.) Bu kişiler, çalışkan, mesleklerinde başarılı, görevde iken de birliklerinin lokomotifi denecek vasıfları taşıyan, takip-kontrolsüz iş yapan, güzel ahlaklı, hiç ceza almamış, dosyaları takdirlerle dolu, hiç bir siyasî aktivitesi olmayan, PEYGAMBER OCAĞINA yaraşır niteliklere sahip kişilerdi. Şimdi Ordumuz ve milletimiz bu vasıflı insanlardan mahrumdur. Bu niteliklere sahip insanlardan bazılarının sivil hayatta da başarılı olmasından veya yasal mevzuat zorlanmadan, bir kısım kurumlarda görev verilmesinden daha doğal ne olabilir.

Bu insanlar, hor görülecek insanlar değildirler. Ahiretleri için dünyalarını ikinci plana atabilen ender görülür kişiliğe sahiptirler. Benzer yaşantılarından dolayı, tasfiyeye muhatap olmuş silah arkadaşlarını (onların mağduriyetlerini, sıkıntılarını, dışlanmışlıklarını) göre göre eğilmemişler, bükülmemişler, dik duruşlarını muhafaza etmişler;  değerlerini muhafaza için, dişleri ile tırnakları ile kazandıkları makam, mevki, maaş ve sosyal imkan ve seviyelerini bir çırpıda kaybetmeyi göze almışlar;  toplumun yazarımız gibi düşünenlerinin menfi baskısını hiçe saymışlar. İstikbal için, hiçbir geçim garantisi ve ümit ışığı görünmediği halde, inançlarından taviz vermemişlerdir. Yazarımıza soruyorum; çevrenizde, beldenizde, iş yerinizde, ilinizde, ülkemizde ve dünyada, benzer kararları verebilecek kaç kişi tanıyorsunuz? Benzer durumlarda dokuz takla atıp, beş kuruşluk menfaat için, fırıl fırıl dönen insanları düşünürseniz,  bu arkadaşlarımızın, ne kadar babayiğit, ne kadar nitelikli, ne kadar dürüst kişiliğe sahip olduklarını ancak anlayabilirsiniz. Sadece dünya menfaati peşinde koşanlar, bu insanların değerlerini anlayamazlar.

Bir kısım çevreler, arkadaşlarımızın bazılarına kuçak açma imkanı buldularsa, bu müstesna özelliklerindendir. Eğer onlara manevî kahraman gözü ile bakabilenler bulunuyorsa, bu niteliklerini ve arkadaşlarımızın omurgalı yapılarını görebildikleri içindir. Bu farkı kavrayamayanlara yazıklar olsun..! Bu insanlar, irtica, cemaat mensubu gibi bir kısım soyut kavramlara kurban edilmiştir. Onların varlığı ile Türk Silahlı kuvvetleri ve Devletimiz ancak güç bulurdu. Bunun dışındaki düşüncelerin hepsi eşyanın tabiatına aykırıdır.

Yapılan tasfiyenin ne büyük kıyım olduğunu ve ülkemizdeki istikrarsızlığın başlıca sebeplerinden olduğunu ilerde tarafsız tarihçiler yazacaktır.

 

Ve yazarımız yazısının sonuna geliyor :

Ve Yazar ;?Peygamber Ocağı dediğimiz Türk Milletinin yegane beka kapısı ve teminatı olan Silahlı Kuvvetlerimizden kural gereği atılanlar bu ilgi ve alakayı görürken, bu vatan için toprağa düşenlerin, şehitlerin, yiğitlerin, Mehmetlerin  yüzüne TSK?den başka bakan bile olmuyor.

Hayır zerre abarttığımız yok.

Bu ülkede TSK?den, komutanına değil de şeyhine bağlılıktan ötürü oyunun kuralı gereği atılanlar, bugün maalesef Güneydoğu dağlarında ülke ve bayrak için toprağa düşen Mehmetlerden daha değerli ve mukaddes olarak sunuluyor  ve değer görüyor.

(?) Evet cevap verin; Ordu?dan ihraç edilenlere gönlünü ve servetini açan bu güruhun şehitler için maddi anlamda zerre bir fedakarlık yaptığını hiç işiteniniz oldu mu?? diyerek, bir soru ile yazısını bitiriyor.

Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü korumak; değerlerimizin ve milletimizin barınağı olan aziz vatanımızın gelecek nesillere devrini sağlamak ve Devletimizin varlığını muhafaza için canlarını feda eden aziz şehitlerimizle; gönül, duygu ve müktesebat olarak hemen şehitlerimizin bir adım gerisinde bulunan YAŞ Mağdurlarını, karşı karşıyaymış gibi göstermek, ancak durumun farkında  olmayan ve hukuksuz girişimlerin savunulması için ısmarlama yazı yazan kalemlere mahsus bir anlayış olmalıdır.

1992:1995 yılları arasında, Komutanlığında bulunduğum Maltepe?deki 2. Zırhlı Tugayda;  İstanbul Boğazı Doğusunda ikamet eden ve evlatları veya eşleri iç güvenlik harekâtında şehit olan 27 aileye, övünç madalyası verilme törenleri düzenlemiştik. Diğer komutanlıklar tarafından da örnek alınan görkemli ve duygu yüklü, en ince ayrıntısına kadar planmış törenlerin havasını hala yaşarım. Aziz şehitlerimizin hüzünlü aileleri bu törenlerde buruk bir gurur yaşarlardı. Son törenlerde, zamanın Kartal, Ümraniye, Sultanbeyli ve Samandıra  Belediye Başkanlarını da davet etmiştik. Ailelere altın hediye etmişlerdi. Tabii ki siyasilerin ve belediyelerinin kendi hemşerisi olan şehit ailelerine getirdikleri hizmetlerin savunması bize düşmez. Ama, sokaklara şehitlerimizin isimlerinin verilmesi, önemli günlerde, şehit yakınlarını ziyaret, iş bulma ve ihtiyaç sahiplerine yardım etme gibi faaliyetleri organize ettiklerini biliyorum. Tabii yazarımızın bunlardan haberi olmadığı için yersiz sitemde bulunuyor ve soru yöneltiyor.

1995 yılıydı. Maltepe Belediyesi ile müşterek, Garnizon sorumluluk bölgemizdeki asker ve polis şehit aile ve yakınlarına, Komutanı bulunduğum Tugaya bağlı Maltepe Askeri Gazinosunda yemekli bir toplantı düzenlemiştik. Şehit yakınlarına da Gazinodan günü birlik istifade edebilmeleri için kart tanzim ettirmiştim. Amacımız, memleketimizin gerçek sahibi şehitlerimizin anne, baba, eş ve çocuklarına sahipsiz olmadıklarını göstermek ve sorunlarını yakından öğrenip paylaşmaktı. Zamanın Birinci Ordu komutanı bu davranışımızdan dolayı bizim yazılı savunmamızı istemişti. Böyle bir yetkimiz var mıymış diye!

Ne günlere geldik, aziz şehitlerimizi ve yakınlarını koruyup kollamak, hem de bize karşı, kimlere kaldı. Gerçekten çok tuhaf bir zamanda yaşıyoruz.

 

Yazar; ?TSK?den, komutanına değil de şeyhine bağlılıktan ötürü oyunun kuralı gereği atılanlar.? Diyor.

Şu değerlendirmenin, hukukla, hakla, adaletle, disiplinle, kuralla bir ilişkisini kurabilen varsa bize de anlatsın. Ne kadar sübjektif bir değerlendirme.

Kim tespit etmiş, nasıl tespit etmiş, nasıl anlamışlar, bir şeyhe bağlı olduğunu ve Komutanından daha çok bağlı olduğunu nasıl ve ne ile ölçüyorlar; böyle bir bağ oluşmuş ise, nasıl bir suç unsuru oluşmuş? Suç unsuru oluşmuşsa neden mahkeme edilmemişler? Hiç böyle kuşkularla insanların hayatı karartılabilir mi?

Disiplinin temini için amirlere verilmiş ceza yetkileri yok mu? Askeri Mahkemeler, disiplin mahkemeleri yok mu? Askeri Ceza Kanunu, Disiplin suç ve cezalarına dair kanunlar yok mu? Oralarda yazılı suçlar işlenmişse, yargılanıp mahkum edilmeleri gerekmez mi?

Disiplinin temini ve kendine verilen vazifenin yerine getirilmesi için, TSK?den başka hangi kurumumuzda bu tür müstakil yargılama sistemi var? Türk silahlı Kuvvetlerinin elindeki bu imkan kaç ülkenin silahlı kuvvetlerinde var? Bütün bu imkanlar mevcutken, keyfi, hukuk dışı, adaletsiz bir uygulamayı, bir yazar nasıl savunabilir? Akıl alır gibi değil. Hem de bir oyunmuş, oyunun kuralı gereği yüzlerce subay ve astsubayın bir çırpıda kaydı siliniyor. Ve siz bunu doğal karşılıyorsunuz. Pes doğrusu!

Sonuç olarak, bu yazı mağdur arkadaşlarımızın yarasına tuz basmıştır. YENİÇAĞ Gazetesini de söz konusu yazarını da protesto ediyorum.

Bu yanlışlarını ancak, bu yazımızı gazetelerinde yayınlayarak ve YAŞ Mağdurlarından özür dileyerek telafi edebilirler. Bizim elimizde, devletin gücü yok. Hoş, olsa da kimseye karşı zulmetmek için ve oyun olsun diye kullanmayız. Hakkımız teslim edilmez ise, meselelerimizi Mevlâ?ya havale ederiz. Allah (cc) bildiği gibi hükmeder.

Mağdur arkadaşlarım da yaralarına basılan bu tuz nedeniyle fazla üzülmesinler. Yazar, sizin ve şehit ailelerinin üzerinden; bir taraftan TSK?ne yaranma mesajı gönderirken; diğer taraftan da her halde, yüz bulamadığı siyasilerden ve  terslendiği cemaatlerden kuyruk acısı çıkartmak istiyor.

Ne diyelim. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste..!  06 Ekim 2007

 

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

ASDER Genel Başkanı

Paylaşmak ister miydiniz?

Submit to DeliciousSubmit to DiggSubmit to FacebookSubmit to Google BookmarksSubmit to StumbleuponSubmit to TechnoratiSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn